Ahmak kim

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na hukuksuzca verilen hapis ve siyasi yasak cezası geçen hafta Türkiye'nin ve dünyanın en önemli gündem maddesiydi. Çünkü milletin iradesi ile -hem de iki kez- İBB başkanı seçilen İmamoğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya "iade ettiği" "ahmak" sözünün Yüksek Seçim Kurulu üyelerine söylenmiş olabileceği varsayımı ile 2 yıl 7 ay 15 gün cezaya çarptırılıyordu."Sonradan atama" mahkeme heyeti, TBMM çatısı altında uçuşan "şerefsiz, geri zekâlı, sürtük, İsrail dölü, cibilliyetsiz, alçak, zürriyetsiz" gibi sözlerin yanında çok da hafif kalabilecek, üstelik de YSK'yi hedef almayan bir söz üzerinden yasayı "tersine" işletmiş, uzun yıllar siyaset arenasında söz sahibi olacak parlak bir politikacının önünü tıkamaya çalışmıştı. Cumhuriyet, salı günü akşam saatlerinde açıklanan mahkeme kararını ertesi güne, "İmamoğlu'na Saray darbesi" olarak manşetleyecek, Saraçhane'ye kendi olanaklarıyla gelen on binlerin mitingi andıran "milli irade" haykırışını izleyecek, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun Almanya yolculuğunu yarıda kesip Türkiye'ye dönüşünde yaşananları haberleştirecekti. Cumhuriyet'in dikkat çektiği bir konu da AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan'ın 25 yıl önce söylediği sözler nedeniyle Saraçhane'deki İBB başkanlığı ile vedalaşıp dört aylık hapis cezasını çekmeye gidiş süreciydi. Anımsarsanız Cumhuriyet, Ekrem İmamoğlu'na ilk kademe mahkemesince verilen hapis cezasının, "gelmekte olduğunu" haftalar önce duyurmuştu okuyucularına. Yazarımız Barış Terkoğlu'nun "Yargıda İmamoğlu telkini" manşetinde davanın ilk hâkimi Hüseyin Zengin'in Samsun'a sürgün niteliğindeki tayininin, "iki yıldan fazla" ceza ve beraberinde siyasi yasakla sonuçlanabileceği ifade ediliyordu. Ve o günlerde "güya muhalif" bazı yayın organları, manşeti "abartılı" bulmuştu. Ama Cumhuriyet'in savı yine doğru çıkacaktı. Hatta şunu da eklemekte yarar var; CHP'nin "seçilmiş" hukukçularından biri "Normalde bu dava beraatla sonuçlanır ama birileri konunun üzerine gidiyor, ben şahsen 1.7 ile 2.5 yıl arasında ceza bekliyorum" demiş, o önemli (!) birilerinin düğmeye nasıl basacağının sinyalini vermişti.Perşembe günü 6'lı masanın Saraçhane'deki "Millet iradesine sahip çıkıyor" mitingini yazar ve muhabir kadrosuyla izleyen gazetemiz, diğer yayın organlarında olmayan ayrıntıları okurlarıyla paylaştı. Cumhuriyet yazarları "yarın" ne olacağının kilometre taşlarını kamuoyuyla paylaştı. Emre Kongar, "İktidarın tükenişi" başlıklı yazısında, "İmamoğlu kararı, ErdoğanAKP iktidarının tükenişini simgeliyor. Bu tükeniş sadece iç politikada değil dünya politikasında da önemli süreçlerin dönüşümlerine işaret ediyor" derken, Ali Sirmen "Kamuoyunun bilinçli kararlılığı, her şeye karşın seçim öncesinde ve sırasında demokrasi güçlerinin yararına bir hava oluşturması mümkün" cümlesi ile rüzgarın yön değiştireceğine dikkat çekiyordu. Zülal Kalkandelen'in, "6'lı masa tuzağa düşmemeli" yazısıyla Mustafa Balbay'ın "senaryo enflasyonu" başlıklı yorumu da önümüzdeki günlerin yol haritası gibiydi.Peki şimdi ne olacakCumhuriyet geride kalan dört günde o senaryoları da yazdı. İmamoğlu'nun önünde bir istinaf süreci var, ardından Yargıtay. Türkiye'deki hukuk aklına göre bu zaman dilimi 1.5 yıl. İmamoğlu'nun süreç hızlandırılıp koltuğundan indirilmesi ise vicdansızlığın son noktası olur; keza ilerideki adaylıklarının engellenmesi hatta YSK başkanının dediği gibi, "aday olup seçilse bile mazbatasını alamama" olasılığı Türkiye kamuoyunca kabul edilecek bir şey değil, CHP ve Millet İttifakı da bu tuzağa düşecek yapılar hiç değil.AKP