Teyakkuzda olabilmek
Hayat kolaylık, maddî rahatlık, yani konfor değildir!
Hayatı hayatlandırmak için, hayata son vermeli.
"Ne demek İntihar mı edelim yani"
"Hayır, asla!"
Bu, şu demek:
Hayata fiilen değil, fikren son vermeli.
Hazret-i Peygamberimiz (asm), "Lezzetleri tahrip edip acılaştıran ölümü çok zikrediniz"1 diyor ya, işte, bunu yapmak.
Sonu olan bir dünyada ölümü unutup sonsuz emel beslemek insanın, iz'ânın harcı değil. Çünkü:
Sonsuzluk, sadece Cenab-ı Hakka mahsus bir durum. Onun esmasından biri olan Hayy, "mutlak dirilik", "ölümsüzlük" demektir. Hayatın beşere, yani bizlere bakan manası ise: Doğumdan ölüme kadar geçen zaman dilimi; bu zaman dilimi içinde canlı olmak, hareket ve faaliyet içinde bulunmak.
Peki, hayata, nasıl hayat katılır
Risale-i Nurda: "Hayatın lezzetini ve zevkini isterseniz, hayatınızı iman ile hayatlandırınız ve ferâizle zînetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhâfaza ediniz"2 deniyor ya, işte, öyle. Hayatı hayatlandırmak için bunu yapsak yetecek. Aksi hâlde:
İnsan zihnen, fikren hayata râm olursa, memata yer kalmıyor.
Hâlbuki mevt, ahiretin kapısı. Bunun için, akıbeti düşünmek ve hayatı da ona göre tanzim etmek gerekiyor.
Zihinlerinin zindeliğini elden bırakmamak ve neticede, kazanabilmek için lades tutuşanlardan biri ötekine bir şey verirken karşıdakinin "unutmadım" manasında söylediği "aklımda" sözü, bir teyakkuz ifadesidir.
Her şeyin geçici, zeval bulucu olduğunu bilen; sonsuz saadet diyarı ahireti aklından çıkarmayan insan da, "teyakkuzda" demektir.
Akl-ıselim her insan günlerini, aylarını, yıllarını, hülâsa; ömrünü israf etmemeye gayret gösterir. Hakikî ömür olan hâlihazır zamanı, içinde bulunduğu anı değerlendirip, hayatını hayatlandırabilir.