Hidayete ramak kalmış

Alemdeki seslere kulak veren insanlar dağın taşın, kurdun kuşun avazını duyarlar.

Yeter ki, duyacak kulak olsun!

Sinek, vızırtısıyla; çekirge, cızırtısıyla; ağustos böceği kanadını yay yapıp, kemanıyla tempo tutar takıma.

Kuş sesini gündüzden alıp geceye ekleyince; ıssız gecelerdeki sesleri dinleyince ortaya çıkan tablo: Ahenkli bir melodi, kâinat orkestrası.

Yani: "Mûsika-i İlâhî."

Kitaro bunları duymuş, ruhunun en derin yerine koymuş, başlamış kaydetmeye... Ve sıra dışı bir müziğe ulaşmış.

Asıl adı Masanori Takahashi olan ve daha çok takma adıyla bilinen Japon müzisyen Kitaro;

"Bir ressam doğaya bakar, fırçasını renklere batırarak tablosunu yapar. Ben de doğaya bakıyor, fırçamı seslere batırıyor ve melodilerle bir kâinat tablosu yapmaya çalışıyorum. Doğa benim en büyük ilham kaynağım. Güneşin doğuşu, batışı... Bazen bir kuş sesi ilham veriyor bana. Yaprakların hışırtısı bir beste oluveriyor. Gece, gökyüzü ve yıldızlar..." diyerek, ruhundaki ince duyguları ifade ediyor.

Kuş, böcek, rüzgâr; deniz dalgası efektleri, hatta bebek ağlaması...

Bir zamanların popüler müzisyeni Kitaro'nun eserlerinde fıtrî ve mistik yani, esrarengiz olan her şeyin sesini bulmak mümkün.

Fakat, eksik olan bir şey var; o da, bunlara ruh verecek olan manâ!

Hâlık'ına dayanmayan değerler, halk yanında kıymet bulsa ne yazar. Çünkü, "...Her şey Cenab-ı Hakk'ın namına hareket eder."1 Kur'ân-ı Kerîm'in ifadesiyle, yaratılmış "Hiçbir şey yoktur ki, Onu övüp, Onu tesbih etmesin."2

İlham nefes gibi, ömür gibi, rızık gibi Allah'ın bir ihsanı.

Onun mülkünde, Onun izniyle, Onun ilhamıyla, Onun ihsânıyla kurdu kuşu hissedip de hakikati fark etmemek, insanın bir eksiği.

Bediüzzaman, "... Kâinatı nağamatıyla raksa getiren ve hakaikın esrarını ihtizaza veren mûsika-i İlâhiye hiç durmuyor, mütemadiyen güm güm eder"3 diyor ve güzel seslerin, kalbin kulağı ile işitilmesi ve dinlenmesi gerektiğine işaret ediyor.

Cenab-ı Hak, midenin ihtiyacı olan rızkı, gözün gıdası olan güzellikleri yarattığı gibi; kulağın işiteceği ve ruhun hissedeceği güzel sesleri, nağmeleri de halk etmiş. Kulak duymalı, kalp doymalı tesbîh-feşân seslerle.