Gönüllerin Seydası
ŞİİR
Habîbullah, rüyasında ilim tebşir eylemiş,
"Ümmetimden hiç kimseye sual sormazsan!" demiş,
Genç yaşında ulemaya ilim tedris eylemiş,
Arkasından ulaşılmaz gayret vermiş, Rabbimiz.
Tillo'dayken, mükâfâten, karıncayı beslemiş,
Soranlara, "Bu mahlûklar, cumhuriyetçidir" demiş,
Miran aşireti reisi Mustafa'ya, unutulmaz ders vermiş,
İlzam etmiş, Cizre'deki âlimlerin hepsini.
Kama belde, mavzer elde cephelerde kükremiş,
Hücrelere koyanlara, asla boyun eğmemiş,
Hayatında, kalesinden, hiçbir taş söktürmemiş,
Kur'ân'a adanan canı, hıfz eylemiş Rabbimiz.
Hurşit Paşa pencereden idamları göstermiş,
Üstadımız bakmış, görmüş; hançereden kükremiş,
"Şeriatın bir rüknüne bin can fedadır!" demiş,
Bundan sonra berâeti, almış, çıkmış meydana.
Rus Çarının dayısını görmüş, kıyam etmemiş,
"Bu, ilmimim izzetidir; feda etmem ben" demiş,
İdam kararından sonra, hemen secdeye gitmiş,
Nikolaviç, anlamış ki: "Bu baş, bize eğilmez!."
Volga Nehri'nden geçerken duyulmamış soluğu,
Bir binbaşı da yaşamış, o günkü yolculuğu,
Gördüğüne hayret etmiş; geçmemiş, su, topuğu,
Sorduğunda, Üstad, ona: "Senin hatırın" demiş.
Orda, İngiliz kumandan; burada, küfrün deccalı,
Demişler: "Başka olmaz; bu Kur'ân'ı kaldırmalı,"
Görmüşler ki; Molla Said, o Furkan'ın dellâlı,
İspat etmiş, âleme: söndürülmez, kat'a, Kur'ân
Bitlis'in sarp dağlarından çekmiş gelmiş, çizmeyi,
Bakmış, münafık sahnede; silmiş, atmış gülmeyi,
Şu milletin felâhına feda etmiş, her şeyi,
Yusuf gibi, zindanlara "medrese" deyip, girmiş.
O zemherîr devirlerde buz tutmamış, çağlamış,
"Yangın yeri" gönüllere, birer birer uğramış,
İmansızlık karşısında hüzne düşmüş ağlamış ,
Pınar olmuş, sular olmuş; harlanan hâllere
Rutubetli hapishane, Said için dershane,
Herkes lâl olurken, o konuşmuş merdane,
Bahtiyarlar bu halkaya takılmış tane, tane,
Mahkemeye, tevkifata "ilânât" demiş, geçmiş.
Van'da kaleden düşerken "Davam" demiş, inlemiş,
Kerelerce zehirlenmiş; cana minnet etmemiş,
Tullab-ı nur etrafında pervâz edip dönermiş,
"Sarık, başla çıkar" demiş, giymemiş o serpûşu.
Mefkûresinin yolunda saray olmuş, zindanlar,
Ona gönlünü açmış; Barla'daki insanlar
Yazılırken dağda bağda, cihanşümûl o nurlar
"Yaz kardeşim" diyerek kalkmış, dizin üstüne.
Zorluklara göğüs germiş, iktisatla yaşamış,
Dünkü günden yarınlara selâmetli yol açmış,
Toprağa düşse de beden nüve tutmuş, dallanmış,
Çile dolu günlerinde zer ettiği, tohumlar.
Yılmaz ve yıkılmaz sabrı bak âtîyi doğurmuş,
Artık bugün, bu davası, kabına sığmaz olmuş,
Vicdanı hür gönüllerde iz bırakmış, yoğrulmuş,
Demek dağılmış, dünyaya, Ağrı Dağı lâvları.
Kasâvet ve zulümatla kararan şu dünyada,
Tulû eden güneş olmuş huzme, huzme Barla'da,
Ümit doğmuş, insanlarda, merhem olmuş yarada,
Bir "Üstadım" kelimesi, binler olmuş gönülde.
Kimileri yeğ tutmuşlar, o canı, canlarına,