Üstünlük ve şeref; soyda, boyda değil

İslâmiyet kendi etnik kökenini, soyunu, milletini inkâr ettirmez; daha şerefli ve üstün sayarak diğerlerini hakir görmeyi yasaklar: "Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık; sonra da, birbirinizi tanıyasınız diye milletlere ve kabilelere ayırdık." (Hucurat Sûresi, 13.)Bu mealdeki âyette de, kimlere bağlı olduğumuzu anlama, hissetme, biribirimizi tanıma, yardımlaşma, dayanışma, kabul etme ve ötekileştirmemek için farklı yaratıldık. Cinsiyetimiz gibi etnik kökenimiz de bizim tercihimiz değil ki, onunla övünelim veya yerilelim! Şu tesbit de meseleyi açıklar: "Evet, inkar edemezsin ki, sen bir adamla beraber bir taburda bulunmakla, o adama karşı dostane bir rabıta anlarsın ve bir kumandanın emri altında beraber bulunduğunuzdan, arkadaşâne bir alâka telakkî edersin. Ve bir memlekette beraber bulunmakla uhuvvetkarane bir münasebet hissedersin. Halbuki, îmanın verdiği nur ve şuur ile ve sana gösterdiği ve bildirdiği esma-i İlâhiye adedince vahdet alâkalan ve ittifak rabıtaları ve uhuvvet münasebetleri var. Her ikinizin Halıkınız bir, Mâlikiniz bir, Mâbudunuz bir, Râzıkınız bir. Bir bir... bine kadar bir, bir. Hem Peygamberiniz bir, dîniniz bir, kıbleniz bir. Bir bir... yüze kadar bir bir. (bunlar İslam milliyetinin hakiki bağlardır) Sonra köyünüz bir, devletiniz bir, memleketiniz bir, ona kadar bir, bir." (Mektubat, s. 254.) Bunlar da nisbi, izafi bağlardır. Böylece hem dünya hem de ahirette beraber yürümemize netice veren güçlü birlik bağlarımız var. Ve "hakiki" bağın kuvveti derecesinde "nispi ve izafi" bağlarımız da güçlenir. Zira, iman tahkikiyi elde eden, İslmi hassasiyetleri gelişen, Müslümanlarda milliyet kavramı