Ali Ferşadoğlu

Yeni Asya

Yeni Asya içtimâîsiyasî yayın politikasını da meşveretle belirler

Bir kardeşimiz, yayın politikamız hak-kında özetle, "Siyasî bir partiyi zaman zaman çok ön plana çıkarması bu konuda aynı fikirde olmayan muhafazakâr grupları rahatsız ediyor. Tabiî ki bu bir tercih meselesi ama iman ve hakikati bu kadar yalın ve cesurca anlatan bir gazetenin bu kadar siyasallaşması, akıllara 'bu doğru bir yöntem mi' sorusunu getir

İdeolojik eleştiri yapan Yalçın, Meriç ve Prof. Mardin'i anlamamış bile!

Odatv'den Soner Yalçın, 06.09.2024 tarihli, "Entelektüel şeyh uçurma..." başlıklı yazısında Dünya Sosyologlar Cemiyeti üyesi Prof. Şerif Mardin'in yazdığı "Bediüzzaman Said Nursi OlayıModern Türkiye'de Din ve Toplumsal Değişim" kitabına ve ona "Bediüzzaman'ı araştır" diyen Cemil Meriç'e aklî, mantıkî, ilmî ve müşahhas (somut) delillerle değil, ideo

Başkalarının da hakkını aramakla mükellef değil miyiz

Hak, Arapça hukuk kelimesinin tekil hâlidir. "İslâmî kaynaklarda, insanların gereğini yerine getirmekle yükümlü oldukları haklar 'Allah'ın hakları' (huk?kullah) ve 'kulların hakları' (huk?k-ı ibâd, insan hakları) şeklinde başlıca iki kısma ayrılmış Huk?kullaha riayet "Allah'ın emrine saygı" (et-ta'zîm li-emrillâh), huk?k-ı ibâda riayet ise "Allah'ı

Siyasete talip olanların zaaflarını ortaya koymak gıybet midir

Gıybet, başkalarının arkasından, onların hoşlanmayacağı şeyleri konuşmak; insanların zaaf, kusur, yanlışlarını anlatmaktır. Eğer anlatılanlar doğru ise, gıybet adını alır. Yalan ise, iftiradır.Gıybet, yâni dedikodu; zâlimâne bir cinâyettir. Gıybet, İslâm âlimlerince, "âciz ve korkak insanların, başkalarına karşı kullandıkları alçak bir silâh" olara

Sözünde durmamak âcizlikten gelir

Bir kardeşimiz, "Hulfü'l-vaad ve hilâf ve kizb ve aldatmak, en çirkin bir haslet ve naks ve kusurdur. Hulfü'l-vaad ya cehilden, ya aczden gelir"1 ne demektir diye sordu.Ahdinden, sözünden dönmek, ona aykırı davranmak, yalancılık gibi en çirkin bir özelliktir. "Hulfü'l-vaad ya cehilden ya aczden gelir."2 Hulfü'l-vaad, ıstılahî olarak ahdinden dönme

Yalanlar dizi dizi; siyaset batırdı bizi!

"Yalan yalana mukaddeme" olduğun-dan yalanlar peş peşe sökün eder! Bir yalan bir başka yalanı dâvet eder. Meselâ, birisine, "Baban evde mi" diye sorulduğunda, eğer evde olup da, "Hayır, evde değil" derse, peşinden diğer yalanlar sökün edecektir:"Peki nerede", "Çarşıya gitti!", "Niçin", "Bir şey satın alacak", Peki, ne zaman döner", "Akşama, pardon

"Kim zalime yardım ederse..."

Zâlim; birisinin hakkını zorla alan, haksızlık yapan, merhametsiz ve gaddar davranana denir. Zulüm adaletin zıddıdır. Zulmetmekten çekinmeyip açıktan, alenen ve tekrar be tekrar zulmedenler aynı zamanda "fasık-ı mütecahir"dir.Tefecilik ve faize dayalı kazanç da, "Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız"1 ayetine göre zulüm kapsamındadır. "Allah inkâr

"Kendimize çekidüzen vermeliyiz!" demek kâfi mi

Vaiz, imam-hatipler, mütedeyyin fen ve sosyal ilim adamları, "Müslüman olarak ahlâk karnemiz çok kötü! İhlâsı kazan-malı, kardeşliği pekiştirmeliyiz. Ne yapıp edip kendimize çekidüzen vermeliyiz!" diye vurgularlar sık sık. Bu üslup, "Ey hastalar, iyi olmalıyız, ne yapıp edip, kendimizi iyileştirmeliyiz!" demek gibi bir şey. İddia, dâvâ var, ispat,

Tedâiden su-i zanna nasıl gidilir!

Bir okuyucumuz, "Şu yorumunuzdan.. şu olumsuz mânâyı çıkardım, şu yazınız da şöyle menfî bir anlamı tedâi ettirdi!" şeklinde bir yorum yaptı!Tedâi, çağrışım, tedâi-i efkâr fikir çağrışımı demektir. Tedâiyi daha ziyade hayâl yapar! Meselâ, hortum parçası kavalı, kaval çobanı, çoban koyunları çağrıştırır! Çağrışım menfi olursa, şu vesveseye benzer: "

''Dosdoğru şahitlik edin''

Ehl-i hizmet bir kardeşimizle, "haklar ve adaleti" müzakere ederken, "Üstad 'Pencerelerden seyret, içlerine girme!' dememiş mi Ben öyle yapıyorum!" diye düşüncelerini beyan etti. Ona dedik ki:Aziz kardeşim, Üstad Bediüzzamanın (ra) bu sözü tevhidle ilgilidir. Meslek, meşrep, hak, hürriyetler, adalet aramak aramakla ilgili değil. Ki, cümlenin geçtiğ