"Böyle olmasaydı şöyle olmazdı" demek kadere itiraz değil mi

Uzun seneler de geçse, aynı hastalık devam ederse, aynı tedavi ve reçete uygulanır."Ey doktor, artık aynı tedavi ve ilaçları kullanmaktan vaz geç!" diye itiraz edilmez! Aynı problem varsa, aynı çözüm formül uygulanır. Sık sık sorulan "İki kere iki kaç eder" sualinin cevabı aynıdır: 4! "Yahu aynı şeyi söylüyorsun, gına geldi" diye itiraz edilmez. Çünkü, Yeni Asya "deccalizmsüfyanizm" ve kolları olan "gizli ifsat, ahlaksızlık komitelerine" karşı cihad-ı manevi veriyor! Bu cihadda mal kayıpları, yaralanmalar tabii değil mi Mücahidleri teşvik, yaralıları tedavi ve eksiklerini gidermek gerekiyor; yoksa "Zarar ediyoruz!" deyip cihaddan vaz geçirmek değil! İşte, mağdur ve masumlara yapılan haksızlıkları her zaman gündeme taşımakla mükellefiz. "Başkaları bağırmıyor, başkaları itiraz etmiyor, size ne oluyor" argümanı dehşetli bir yaklaşımdır. Zira, "Başkasının kusuru insanın kusuruna senet (dayanak) ve özür olamaz." (Divan-ı Harb-i Örfî, s. 65.) Biz asla yazmaktan vaz geçmeyiz, geçemeyiz. Çünkü, "Kendi aleyhinizde, anne-babanızın, akrabalarınızın aleyhinde de olsa dosdoğru şahitlik edin." (Nisa Suresi, 135.) mealindeki ayetiyle mükellefiz. Keza, Peygamberimizin (asm), "Bir kötülüğü gördüğünüzde elinizle, elinizle düzeltemezseniz dilinizle, dilinizle de düzeltemezseniz kalbinizle buğz edin..." (Müslim, İman, 78.) direktifini yerine getirmek imanın gereğidir. "İnsan, medeni-i bittab olduğundan ebnâ-yı cinsinin hukukunu muhafazaya ve hakkını onlar içinde aramaya mükellef." (Münâzârât, s. 137.) olduğundan bilhassa Nur talebeleri, "Bir mâsumun