Çözüm: İslâm Ordusu

11. 11. 2023 tarihinde Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da yapılan İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği Ortak Zirvesi sonrasında, İİT ve Arap Ligi'ne üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının üzerinde mutabık kaldıkları sonuç bildirisinde, "Filistin halkı güvenlik ve barışa kavuşmadan ve gasp edilen tüm haklarını geri almadan, İsrail'in ve diğer hiçbir bölge ülkesinin güvenlik ve barışa kavuşamayacağı, İsrail'in işgalinin devam etmesinin bölgesel güvenlik ve istikrar ile küresel güvenlik ve barışa tehdit oluşturduğu" açıklandı. İsrail'in devam eden saldırgan tutumuna ve bunun meydana getirdiği insani faciaya karşı durulduğu belirtilen İİT ve Arap Ligi bildirisinde, üye ülkeler olarak, "İsrail'in işgali süreklileştirmek ve Filistin halkını, başta özgürlük ve kendi ulusal topraklarının tamamı üzerinde bağımsız ve egemen bir devlet kurma hakkı olmak üzere tüm haklarından mahrum bırakmaya yönelik tüm diğer yasa dışı faaliyetlerini durdurmak için çalıştığımızı teyit ederiz"ifadelerine yer verildi.

Söz konusu sonuç bildirisi uluslararası diplomasi açısından anlamlı bulunabilirse de bu tür söylem ve açıklamaların Siyonist işgal rejiminin Gazze ve bütün Filistin'de aralıksız devam eden vahşi katliamlarını ve yeni işgal ve sürgün planlarını durdurmaya yetmeyeceği aşikardır. Siyonist rejimin kayıtsız-şartsız destekçileri ABD ile şürekasının tutumlarını değiştirmeye bir katkı sağlaması da doğrusu tartışılabilir

Geçen haftaki yazımızda da ifade ettiğimiz gibi, Siyonist işgal rejiminin katliamlarını ve yeni işgal ve sürgünlerini durdurabilecek tek çözüm, Müslüman ülkelerin kendi aralarında güçlü bir "birlik" oluşturabilmeleri ve D-8 ülkelerinin silahlı kuvvetlerinin, hiç olmazsa önde gelen belli başlılarının bir araya gelerek "caydırıcı" donanıma sahip bir "İslam Ordusu" kurmalarıdır. Bir kez daha hatırlatalım ki, Selahaddin Eyyubi böyle bir İslam Ordusu kurarak Kudüs'ü haçlıların işgalinden kurtarabilmişti (1187).

Bilindiği gibi, "Selahaddin'in Minberi" olarak isimlendirilen Mescid-i Aksâ'nın minberinin 1969 yılında bir Siyonist ajan tarafından yakılması üzerine 1970 yılında İslam Konferansı Teşkilatı kurulmuş ve bu teşkilat daha sonra İslâm İşbirliği Teşkilatı adını almıştı. İşbu teşkilata üye olan devletlerin yöneticileri farklı düşüncelere sahip olsalar da Müslüman halkların çoğunluğunun ortak bir "İslâm Ordusu" kurmayı yürekten arzuladıkları malumdur. Hafızalarımızı yoklarsak, Aralık 2015'te kurulduğu açıklanan ve "İslam İttifakı" adı verilen yeni bir askeri oluşumun 2016 başlarında 12 günlük bir ortak tatbikat gerçekleştirdiği duyurulmuş ve bu tatbikata dair görüntüler bütün Müslüman dünyada büyük coşku, sevinç ve umutla karşılanmıştı. Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 20 ülkeden oluşan "İslam Ordusu"na bağlı yaklaşık 200 bin askerin yanı sıra, 100 savaş uçağı ve yüzlerce kara savaş aracının da katıldığı "Ra'du'ş-Şimâl" (Kuzeyin Gök Gürültüsü) tatbikatı Suudi Arabistan'ın kuzeydoğusundaki Hafr el-Batın bölgesinde yapılmıştı. Türkiye ve dünya basınında yer alan ve görüntüleri tüm dünyaya da izletilen bu tatbikata dair bilgilerin bir kısmı -internet üzerinden araştırıp tespit edebildiğimiz kadarıyla- kısaca şöyleydi: