Bediüzzaman'ın Şam'a yolculuğu

Bediüzzaman'ın Hayatı'ndan Tesbitler-162Bediüzzaman Birecik'te... Bediüzzaman, Urfa Yusuf Paşa Camii medresesinde birkaç gün kaldıktan sonra Birecik'e geçer. Urfa'dan ayrılan Bediüzzaman, Suruç yoluyla Birecik'e gitti. Birecik, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin Orta Fırat Bölümünde, Şanlıurfa iline bağlı Fırat Nehri kıyısında bir ilçedir. Bediüzzaman Birecik'e gelince Birecik'in ileri gelenleriyle görüştü. Birecik Rüştiyesi'nde o zaman öğrenci olan Halil Sıtkı Sözmen, Bediüzzaman'la ilgili hatırasını şöyle anlatır: "Üzerinde hırka denen bir elbise, başında siyah sarığı vardı. Hocamızla birlikte derse girdiler. Hocamız tahtaya: "Bugün mektebimize lebleri gülbâr gelir, Dili bülbül, yüzü gül, kâkülü gülnâr gelir." şeklindeki mısraları yazdı. Öğrencilerden bunu açıklamalarını istedi." 1 Bediüzzaman, Birecik'ten sonra Gaziantep'e gitti. 2 Bediüzzaman Kilis'te... Kilis, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Suriye sınırında bir serhat şehirdir. Yirminci yüzyılın başlarında Bediüzzaman Hazretleri Arap ülkelerini ve insanlarını yakından görmek için yollara düşer. Eski insanların ve eski tarihlerin "Şam-ı Şerif" dedikleri Şam'ın Emeviye Camii'ndeki o muhteşem hutbesini vermek için hareket halinde oldukları 1910 senelerinde Diyarbakır, Urfa, Suruç, Birecik, Kilis ve Kırıkhan üzerinden Şam'a ulaşmak için yollara düşmüştü. Bediüzzaman uğradığı mahallerde misafir olarak kalıyor ve uğradığı yerde insanlar ona hürmet gösteriyorlardı. 1910 yılı yazının sonunda Kilis'e gelen Bediüzzaman, Şeyh Efendi Tekkesi'nde üç gün misafir kalır. 3 Başında sarık, belinde tabanca ve hançerini görenler, ilk etapta onun bir din bilgini olduğuna inanmamışlardı. 'O Said Nursî değil, Bediüzzaman'dır' Kilis'teki Nur Talebelerinden Camcı Mehmed Yeşildal, Şeyh Efendi Tekkesi'ndeki Muhammed Vâkıf Efendi'den 1960'lı yıllarda dinlediği bir hatırasını şöyle anlatmaktadır: "Ben Risale-i Nurlar'ı 1963 yıllarında tanımıştım. Şeyh Efendi'ye yakın komşu olmam dolayısıyla ona, 'Said Nursî nasıl bir zattır' diye sormuştum. O da bana sert bir tavırla; 'O Said Nursî değil, Bediüzzaman'dır' diyerek Üstadın ismini iki defa zikredip öyle cevap vermişti. Ben, niye sert bir şekilde bana böyle söyledi, gibilerden yüzüne bakarken, Şeyh Efendi sözlerine devam etti: "O müstesna zat zamanında bihakkın vazifesini yaptı ve öyle gitti. Bana Mektubat isimli eserini gönderdi. Eser bu zamana hitap eden çok güzel bir eser. Bizim Kilis'teki bu tekkeye misafir gelmişti. Biz onu karşıladık. Ben o zamanlarda çok gençtim, babayiğittim. Ata biner, cirit oynardım. Babam, Sermest Hazretleri'nin zamanında bizim tekkede üç gün misafir kaldı. Babam Mehmed Bican Hazretleri'nden sonra gelmektedir. Bican Hazretleri ise Mevlânâ Halid Hazretleri'nden ders almış. Üstad Bediüzzaman buradan Şam'a gitmişti, Şam'a, Şam'a' diye vurguyla birkaç kere Şam ismini zikretti. "Bediüzzaman'ın başında sarığı, belinde varabillo ve kısa bir kılıç gibi hançeri vardı. Görenler onun büyük bir âlim olduğunu bu acayip şeklinden dolayı pek anlayamıyorlardı.' "Üstad Bediüzzaman, şimdiki Şeyh Efendi'nin kitaplarının tanzim edilip kütüphane olarak kullanılan odasında kalmıştı. Bu oda Şeyh Efendi'nin kendi odasıydı. Çocukları, pederlerine hürmeten o odaya kimseyi sokmazlarmış. Üstad Bediüzzaman kendilerine Zülfikâr ismindeki bir başka eserini de göndermiş.4 Bediüzzaman Kırıkhan'a uğruyor Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde Belen kazasına bağlı bir nahiye iken 1924 yılında İlçe merkezi olan Kırıkhan, coğrafi konum ve yüzölçümü bakımından Hatay'ın en büyük ilçesidir. Bediüzzaman, Şam yolculuğu esnasında Kilis'ten sonra Kırıkhan'a geçer. Ünlü mutasavvıflardan Bâyezid-i Bistâmi'nin Türbesi'ne gider.5 Orada kaldığı süre zarfında Şam'a ve