Bediüzzaman Şam'dan ayrılıyor, İstanbul'a ulaşıyor

Bediüzzaman Hazretleri Şam'da Emeviye Camii'nde o meşhur hutbesini (Hutbe-i Şamiye) irad ettikten sonra Şam'da fazla kalmaz.Kısa süre sonra Lübnan'ın Beyrut kıyı şehrine doğru yola çıkar. Lübnan Demir Yolları, Sultan II. Abdülhamid döneminde İstanbul'u Medine'ye demir yolu ile bağlamayı hedefleyen Hicaz Demir Yolu projesi kapsamında inşa edilir. Osmanlı Devleti'nin bir projesi olarak 125 yıl önce kurulan demir yolu ağı, ekonomi ve ticarette bölgenin en önemli merkezi haline getirdiği Lübnan'a "Doğu'nun Kapısı" unvanını kazandırır. Söz konusu hatta ilk trenin 4 Ağustos 1895'te Beyrut Limanı'ndan hareket ettiği kaynaklarda yer alıyor. Bediüzzaman Şam'dan ayrıldığında Beyrut'a kadar bu demiryolunu kullanıyor. Bediüzzaman, Beyrut Limanı'ndan gemiye biniyor Bediüzzaman, İstanbul'dan ayrılışından tam bir yıl sonra, 1911 Mart ortalarından Mayıs ayı başlarında kadar bir tarihte tekrar İstanbul'a gitmek için Şam'dan Beyrut'a on saat süren bir tren yolculuğu yapar. Beyrut'tan gemi ile İstanbul'a doğru yola çıkar. Bediüzzaman, Kıbrıs Larnaka Limanı'na uğruyor Bediüzzaman'ın bindiği geminin, Kıbrıs Larnaka Limanı'na uğradığı tahmin edilir. Bediüzzaman'ın, Larnaka'da bulunan Hala Hatun Türbesi'ni ziyaret ettiği de rivayet edilir. Hatta türbede duâ yaptığı, biraz dinlendiği anlatılır. Ancak bu bilgilerin belgesi yoktur. Bediüzzaman'ın Hala Hatun Türbesi'ni ziyaret etmesi mümkün olup, belge olmadan kesin olarak ziyaret ettiğini ifade etmenin doğru olmayacağını düşünüyoruz. Bu zamana kadar da bu ziyaretle ilgili bir belge gösterilmiş değildir. Mesele Bediüzzaman'ın hayatı olunca zan, kanaat ve hatıralarla değil; belge ve kesin bilgi ile onun hayatına katkı yapmanın doğru olacağını düşünüyoruz. Bediüzzaman İzmir'den geçiyor Bediüzzaman'ın Şam İstanbul yolculuğunda geçtiği şehirlerden biri de İzmir'dir. Vatan Gazetesi'nin 1 Ocak 1953 tarihli nüshasında, "Said, İzmir'de i'dadiye mektebinde Arabiye muallimliği yapmış."1 şeklindeki iftira ve yalan haberine Bediüzzaman, "...Bütün eski ve yeni dostlarım biliyorlar ki, tek bir defa Şam'dan gelirken vapur ile İzmir'den geçmişim." 2 diye cevap vermiştir. Yani "Üstadımız hiçbir vakit mekteb muallimliği yapmamış. Belki Van'da medresede müderrislik etmiştir. Hiçbir vakit i'dadî mektebine ne girmiş, ne muallim olmuş, ne de Arabî ders vermiştir." 3 Böylece Bediüzzaman bizzat kendisi Şam'dan İstanbul'a Gemi yolculuğu sırasında "Şam'dan gelirken vapur ile İzmir'den geçmişim" ifadesi ile İzmir'e uğradığını ifade etmiş oluyor. Bediüzzaman, İstanbul'a ulaşıyor Bediüzzaman'ın Şam'daki Emevi Camii'nde hutbe irâdının hemen ardından İstanbul'a dönmesindeki asıl niyeti, Medresetü'z-Zehrâ, yani Şark Üniversitesi'ni kurmaya yönelik tekrar teşebbüse geçmektir. Zira gerçekleştirdiği seyahatleri sırasında, böyle bir üniversitenin, bölgenin problemlerinin hallinde en köklü ve tesirli çözüm yolu olduğuna dair inancı iyice pekişmiştir. Münâzarât isimli Risalesinin son kısmında bu idealine yer vermiş, hatta yıllar sonra, bu kısmı, Münâzarât'ın "ruhu ve esası" olarak tarif etmiştir. 4 İşte bu meseleye verdiği önem ve değerden dolayı, bölgede yaptığı uzun seyahatlerin ardından Bediüzzaman, resmî makamlara eğitim projesini tekrar sunmaya ve destek talebinde bulunmaya karar vermiştir. Üstelik her ne kadar hadiselerin beklenmedik mecralarda gelişmesi, böylesi hayati bir projenin gerçekleştirilmesini önlese de, bu sefer resmî mercilerden destek alma konusunda başarılı da olacaktır. 5 Bediüzzaman, Medresetü'z-Zehrâ gayesinden asla vazgeçmez Bediüzzaman, doğuda bir üniversite açılması