İsmail Kılıçarslan

Yeni Şafak

Genelkurmay Başkanı'ndan tekke ve zaviyelere uzanan kimi yollar

Benim gibi gençliği o berbat 90'larda heba olmuş kuşaktansanız memleketin sinir uçlarıyla oynamanın ne korkunç sonuçlar doğuracağını ne yazık ki çok ama çok iyi bilirsiniz demektir. Madımak'tan Başbağlar'a, Müslüm Gündüz'den Ali Kalkancı'ya, Susurluk'tan Akyazı'ya, yakılan köylerden asker tarafından brifing verilen medyacılara kadar 90'lar dibine k

Âlim müstağniliğinden fenomen görünürlüğüne

Cumartesi gün yayınlanan Halil Konakçı Hoca ile ilgili yazıma olumlu ve olumsuz binlerce yorum aldım.Bugün de istedim ki meseleyi Halil Konakçı Hoca bağlamından çıkarayım ve genel olarak "sosyal medya hocalığı" konusunda ne düşünüyorum, onu aklımın erdiği, dilimin döndüğü kadar anlatayım.Öncelikle şudur. Kadim dünyada ilim tahsil etmenin bedeli ist

Dalgalar arasında

Yol yakınken dönmeyi öğrenemedi. Öğrenemezdi de Çünkü bir çift gözden kaçamadı. Kaçamazdı da. Yoldaşı mushafı hatmederken o velleylide kaldı o yüzden. İşler o raddeye gelsin ister miydi Buna sen cevap ver okuyucu. Hayatında herhangi bir şeye başlarken işlerin o raddeye geleceğini hiç düşündün mü Düşünmedin değil mi O da düşünmedi. Gördü. Düştü. Dün

Halil Konakçı kasap mı

Âyet-i kerime şöyle: "Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin kendi yolundan sapanları en iyi bilendir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir." Dikkat isterim. Peygamber'e (s.a.v) bir uyarı olarak gelen bu âyet, Müslümanların toplumsal olarak zayıf oldukları Mekke döneminde de

Kritik bir mesele: Şifaya değil ilaca inanmak

Bilinen hikâyedir. Eski dönemlerden birinde annesi, çocuğunu bir âlime götürüp "efendim, benim oğlum çok şeker yiyor, ona nasihat etseniz de bu zararlı alışkanlığı bıraksa" demiş. Âlimin cevabı "siz şimdi gidin, 40 gün sonra bana tekrar gelin" olmuş. Kırk günün sonunda kadın ve çocuğu tekrar geldiklerinde âlim, çocuğa "şeker yeme evladım, zararlı"

Yaban

"Üzgünlük olur" dedi, "tüm buralar, tüm her yerler üzgünlük olur."Gözlerini, uzunca bir süredir baktığı yerden kaldırdı, aşağıda sonsuzmuş gibi duran ovaya çevirdi. Biraz seyretti ovayı. Tüm çocukluğunun, tüm gençliğinin, tüm hayatının hem annesi, hem katili gibiydi bu ova. Ne vardıysa bu düzlükte öğrenmiş, ne geldiyse başına bu düzlükte gelmişti.N

Onlar

Onlar her yerdeydiler. Her zaman ve zeminde, fırsatını buldukları her anda akla hayale gelmedik zalimlikleriyle insanlık tarihinin her yerindeydiler. Bazen Mekke'deydiler. Hangi kabilenin daha saygın olduğunu ispat edebilmek için birbirleriyle sonu gelmez savaşlara giriştiler. İş öyle bir hal aldı ki ayet indi haklarında: "Çokluk kuruntusu sizi öyl

Leonardo da boştaymış

Önce bankamatik faresi, "sıçan Arif" lakaplı o CHP trolü, başarılı bir cerrah olan Salih Selman üzerinden bir algı, bir operasyon çekmeye çabaladı. Eh, işi bu adamın: Operasyon çocukluğu yapmak Tanıyanlarınız vardır. Uzun sakallı, sivil hayatında cübbe giyen, takke takan, dindar bir doktor Salih Selman hoca. Bu bankamatik faresi sıçan Arif, Salih S

Olsun

Olsun. Biz de hayallerimizi ustalığı biraz sıkıntılı bir marangozun alelusul yaptığı bir sandığa kaldırırız. Naftalin satılmayan aktarlarda beyhude yere ararız hatıralarımızı koruyabilecek bir şeyi. Sonra belki Alim'in sesinden yapılmış bir şarkıya sığınırız. Bilirsiniz, şarkılara sığınmak hayalperestlerin kalesidir ve bu büyülü kalenin burcuna dik

Bize ne kaldı size ne kaldı

Bir "kıldan ince kılıçtan keskin" gece idi. Mahşer yerine dönmüştü ortalık. Orada bize, bin yıldır burada yaşayıp bin yıldır burada ölen bize "memleketin namusunu korumak" kaldı. Şu uzun sayılabilecek ömrüm boyunca bana düşen daha önemli bir vazife yoktu. Bundan sonrasında da olur mu bilmem.Göğsümüzün önde, başımızın dik, ellerimizin havada olduğu