İnsan "Bir aycık da dişimizi sıkıp evde oturuverelim, ne var canım" diye başlayan bir kâbusun içinde bir yılı devirip artık "normalleşme" derken tam olarak nasıl bir şeyden bahsettiğinden bile emin olamazken sürece dair tutunacak iyi bir şeyler bulmaya çalışıyor. Hani işte "Şu yok ama yerine bu var" gibi, örnek de gelmiyor aklıma tam. Denilebilir k
Polisiye romanları severim, son yıllarda yıldızı iyice parlayan seri katil dizilerini de mümkün mertebe kaçırmam. Dolayısıyla okuyunca kanımı donduracak, görmediğim, duymadığım detay yok pek. Ama son okuduğum kitabın kapağını kapatırken sırtımdan hafif bir ürperti geçmedi değil. Sanırım tamamen gerçek olmasından ve alışık olduğumuz gibi Amerika'nın
Yaşlanmak, yaş almak, ihtiyarlamak; herkes her birine kendine göre farklı bir anlam yüklüyor seçemedim, hangisini tercih ederseniz edin, onun bir "güzeli" var. Hani öfkenin değil hoşgörünün arttığı, ağzını açtığın an etrafını yakınmaya boğmadığın, gençlere burun bükmediğin, "Bizim zamanımızda böyle miydi" gibi ifadeler kullanarak kendini zamanın dı
Ne mutlu ki dünyada tersine döndürülemeyecek bir rüzgâr başladı ama "ifşa"lar arttıkça, birileri daha "ben de" dedikçe bataklığın ne kadar derin olduğu ortaya çıkıyor. Bitmiyor çünkü. Ve bu taciz tecavüz vakalarında kadına yüklenen rol o kadar büyük ki. Bir kere en başından mümkünse tacize yol açmamakla yükümlüsün. Ona göre giyinmek, ona göre davra
Uzun yıllardır söyleşi yapıyorum, bazılarından canımdan bezmiş olarak çıkarım, bazılarından gözüm parlayarak. Yeni bir insanı tanımaktan mutlu olmuşumdur, aramızda hoş bir sohbet akmıştır, iyi gelmiştir yani o bir iki saat bana. Bazen de öyle bir deneyime dönüşür ki o sınırlı süre, bitmesin isterim, durup durup bir cümlesi aklıma gelir, hemen arkad
Nilüfer Belediyesi Kent Tiyatrosu'nun yeni oyunu "Hamlet'in Bütün Ölüleri", özel olarak tasarlanmış dokuz odalı bir konteynerin içinde, her seferinde tek bir seyirciye oynanıyor"Aslında ben Hamlet'in amcasını öldürüp tahta geçmesini istemiştim ama kötülük başladı mı, bir girdap gibi büyüyerek her şeyi yutuyor."Konteynerin son odasında hayaletin kon
Bazı filmler var, insan bütün detayları unutsa da onu izledikten sonraki duygusunu unutmuyor. Sinemadan çıktığı anı (evet, sinemada film izlediğimiz günler), karanlık salondan İstiklal Caddesi'ne adım atarkenki dalgınlığını (hem de Beyoğlu'nda), perdeye bakıp bakıp gülümsediği ya da hüzünlendiği anları yıllar geçse de beraberinde taşıyor. Hayatında
Çağımızın hastalığı yalnızlık". Bir yıl öncesine kadar farklı bir anlamı vardı değil mi hepimiz için bu cümlenin Çok kullanılırdı ve biz henüz biz ev hapislerine, virüs kaynaklı yalnızlıklara mahkûm olmamıştık. Bu hastalığın sebebi insanın içinde bir yerlerdeydi. Hızlı akan yaşamında, karşısına sıralanan sonsuz seçenekte, doymak bilmeyen tüketme ar
Dizilere, filmlere tek derdim bu olarak değilse de bir yanından "kadın bunun neresinde" diye bakan bir izleyiciyim. Neden ana karakter kadın değil, neden kadınların hikâyesi daha çok anlatılmıyor gibi bir şeyden söz etmiyorum. Daha indirilmiş bir beklenti çıtası benimki. Bu anlatıla anlatıla bitirilemeyen erkekler dünyasında kadın nerede Hani birin
Önce şunu yinelemem lazım ki kitapçıların "kişisel gelişim" raflarında fazla oyalanmayan, satacak bir Ferrari'si olan kişinin deneyimlerinden bana pek bir pay düşeceğine inanmayan biriyim. Bu yüzden de "Kendini keşfetmeye, zorluklarla başa çıkmaya var mısın" gibi tek cevabı olan bir soruyla (kim "yokum" der) "Güçlü bir yaşam için öneriler" gibi gen
© 2016