Büyüdük, ne olacak şimdi

Çocukken büyümek için sabırsızlanır ya insan. Çok eğlenceli bir şeydir yetişkin olmak, yapabileceğin o kadar çok şey vardır ki. Resim, müzik, dans, hepsine yeteneğin vardır, sahneye çıkar alkışlanırsın, dünyayı gezersin, kitaplar yazarsın, keşifler yapabilirsin, ödüller alabilirsin, uzaya gidebilirsin Belki de yönetmen olup kendi filmini çekersin. Hayallerin havada uçuşur, hepsine de yeteneğin vardır. Tek engelin çocuk olmandır, ah bir büyürsen dünyayı yerinden oynatman işten değildir.

Sonrası işte gerçekler Üniversite sınavı, 18 yaşında hayatına dair vermek zorunda olduğun karar, para kazanma mecburiyetiyle girdiğin işler Zaman geçer, hayallerin el sallayarak uzaklaşır senden, bir bakmışsın yaş 30 olmuş. Ama sen daha neler yapacaktın.

Bu yıl Adana'dan İstanbul'a pek çok film festivalinde karşımıza çıkan, ödüller alan, en son Frankfurt Türk Film Festivali'nden En İyi Kısa Film ödülüyle dönen "Dilan Hakkında Konuşmalıyız"da 29 yaşına gelmiş Dilan ile henüz ilkokulda olan kuzeni Azra'nın şahane bir sahnesi var. O kuzen bütün sinir bozucu özgüveniyle 'büyüyünce' yapacaklarını anlatırken Dilan'ın yüzüne de acı gerçeği çarpıyor: O zaten büyük. Ve hiçbir şey üretemeden büyümüş.

Yönetmen Umut Şilan Oğurlu'nun büyük ölçüde kendi yaşadıklarından yola çıkarak yaptığı film, Dilan'ın üretememesinin sebeplerini araştıran çok eğlenceli ve yaratıcı bir 'sahte belgesel' (mockumentary). O kadar neşeli, hareketli, hayalperest, akıllı, sınıfta okumayı ilk sökenlerden olan bu çocuk ne olmuş da yorganın altından sürünerek çıkıp dayısının emlak ofisine giden bu yetişkine dönüşmüş Hâlâ annesi ile yaşadığı çocukluk odasında panoya yapıştırdığı özlü söz "Başlamak için iyi hissetmen şart değil ama iyi hissetmen için başlaman şart" diyor ama Dilan başlayamıyor bir türlü. Sanki zihni bir hapishane, anahtarlar elinde ama açamıyor. Sebebi ne olabilir Demir eksikliği Psikolojik bir rahatsızlık Arkasında onu destekleyen yeterince güçlü birilerinin olmaması Neden potansiyelini gerçekleştiremiyor Dilan Hayali bir belgesel ekibiyle beraber bu sorunun cevabını arıyoruz. Annesi, dayısı, üniversitede çektiği kısa filmlerde oynayan arkadaşı, dahiliyeci, psikolog Herkesin bir diyeceği var.

Bu neredeyse herkese hayatının bir döneminden tanıdık gelecek meseleye dokunan film, benzeri bir süreçten geçen yönetmeninin geç kalmışlık kaygısından doğmuş. Esra Ece Kuleci'nin Üretim Kaydı podcast'inde çocukluktaki görülme isteğini ve görülmeme, seçilmeme kalp kırıklığını nasıl ironiye, mizaha vurarak aştığını çok güzel anlatıyor. "Madem oyuna seçilmiyorum, kendi oyunumu yapayım" demiş dokuz yaşındayken. Bu hafta MUBI'de gösterime giren "Dilan Hakkında Konuşmalıyız" da o dokuz yaşındaki çocuğun kendine bulduğu yolun bir sonucu. Gerçekten parlak bir mizahı var.