Bir kardeşimiz, "Mardin cihetlerinde, beni hakka irşad eden bir zata rast geldim. Siyasetteki muktesit mesleği bana gösterdi.' 1 cümlesinde geçen 'muktesid meslek' nedir" diye sordu.Muktesit meslek, sosyal hayatın tabakalarını ihâtâ eden genel bir prensiptir. Namazın her rekâtında tekrarladığımız Fatiha'da geçen "sırât-ı müstakîm"deki "dengevasat"
Münâzarât, Bediüzzaman'ın 1910'da "imanın özelliği" olan "hürriyet, meşrûtiyet demokrasi" referansının Kur'ân ve Sünnet-i Seniyye olduğunu anlatmak için Doğu illerine yaptığı ziyarette halkın, medrese talebeleri ve ulemanın sorularına verdiği cevaplardan oluşur.Özelde Doğu, genelde Osmanlı ve İslâm âleminin asırlardır birikmiş problemlerin çözümüdü
İman ve İslâm esasları anlatılırken muhatabını iyi tanıma önem arz eder. Müslümanlık'ta ruhban sınıfı bulunmaz. Öyleyse, tebliğ ve irşat görevini kim yerine getirecektir Bu soru, "Kur'ân'ın ana çerçevesini çizdiği, Sünnet-i Seniyye'nin açıkladığı tebliğ ve irşat metotları olan ispat ve ikna üslûbunu kazanan her mü'min" şeklinde cevaplandırılacaktır
İnsanlık ve İslâm âleminin şu dehşet manzaralarına bigane kalabilir miyizZira, iman esaslarının inkâr edilip ateizmin hüküm sürdüğü, Yabancı âdetlerin Müslüman toplumları istilâ ettiği; bid'aların çoğalıp her yere girdiği; dalâletin (sapıtmış fikirlerin) tahribatının şiddetlendiği 1 dehşetli bir zaman dilimindeyiz. Müslümanlar, bilhassa dindarlar
Bu gün, eski zamanın metot, usûl ve eserleriyle inançsızlığa karşı mücadele etmek zor.Zira, ilimler dallanıp budaklanmış ve ispatiyecilik önem kazanmıştır. Eskiden ilmî malzemeler hem azdı hem de çok geç elde edilirdi. Oysa bu zamanda kitle iletişim vasıtalarıyla müthiş bir bilgi bombardımanı vardır. Materyalizm, ateizm dâhil bütün "izm"lerden müte
Bazı zihinler almasa da, Kur'ân, yüzlerce aklî-mantıkî, ilmî delillerle başta tevhit olmak üzere sair iman esasları ve hakikatlerini de ispat eder: "Allah'ın varlığı-birliği, peygamberlik, haşirdiriliş, ibadet ve adaleti ispat" gibi dört ana gayesi olan 1 ve kâinat kitabındaki delillere yönlendiren Kur'ân, insanı kendisine çekmez, bilâkis "Ey akıl
Değerli araştırmacı-aynı zamanda meslekdaşımız-olan Abdurrahman Aydın'ın 10 Ocak 2021 tarihli yazısının başlığı, "Allah (cc) nerededir" şeklindeydi. Hem avamın, hem de havassın istifade edeceği veciz bir yazı idi. Okuduysanız tekrar okumanızı hararetle tavsiye ederim.Buna rağmen, bazı yorumcu ve özellikle İlahiyatçılar izah ve ispata dayalı yazılar
Taassup, körü körüne; selabet ise, araştırarak gerçeği bulduktan sonra sımsıkı yapışmaktır. Tahkik, araştırma, gözlem, mihenge vurma ve akıl ile ispat etmeyi esas alan bir düşünce, bir sistem asla mutaassıp değildir.Başka dinler aklı, muhakemeyi, delili azlederken; İslâmiyet önceler, nazara verir, tavsiye, hatta emreder. Bediüzzaman, bunu şöyle tah
Kur'ân hikmet kitabıdır. Bilim adamları "Hikmet"i şöyle tanımlar: Niyet, plân ve kararda bütün bilimsel verileri kullanarak "optimaliteyien yüksek verimi" arama ve bulma süreci olarak tanımlayabiliriz.Veya aynı kapıya çıkacak şekilde, "hikmeti", üretim, tüketim, dağıtım, iş organizasyonu, ferdî ve siyasal ilişkiler, ilmî karar ve faaliyetlerde her
Meşhurdur: Adamın biri, hiç "İnşallah" demezmiş. Mütedeyyin hanımı da, "Bey, İnşallah' de!" diye ikaz edermiş. Birgün bey, tarla-çarşı-pazara gidecek olmuş. "Hanım, ben tarlaya gidiyorum, akşama dönerim" demiş.Hanımı da yine, "Bey İnşallah de" diye hatırlatmış. "Hava gün-güneşlik, ne diye 'İnşallah' diyeyim, gidip gelirim" demiş... Bir müddet sonr
© 2016