Ahmet Doğan İlbey

Yenisöz

Ramazanın hatırına "diz çök ey zorlu nefs!"

Modern ve seküler zihniyete sahip olanlar nefsin ne olduğunu bilmiyorlar. Bilseler de umurlarında değil. "Nefsini temize çıkar..." dediğinizde hakarete mâruz kaldıklarını sanıyorlar. Mesnevî'sinde (cilt:5) "Ey nefsim! Seni sen yapan benim, beni de ben yapan sensin. Ya yola gel beraber gidelim ya da yoldan çekil ben Hakk'a gideyim..." diyen Hz. Mevl

Tokluk âfettir, Müslüman az yemeli

Şeytan, Âdemoğullarını azdırabilmek için karınlarının tok olduğu zamanı kollarmış. Az yemek için bu sebep yetmez mi Allah dostlarının sözüdür: İlim ve amel az yemekte... Az yemek her derde deva. Kalbi inceltir, arzuları kırar, günah işlemeye mâni olur. Dahası nefs-i emmare ile mücadele yoludur. Az yiyenin gönlünde merhamet, dilinde ve simasında ulv

Cennetin kapısını aç iken çalacağız

Kim çok yemek muhabbeti eder, o midesinin esiridir. Kim dost meclislerinde yemek çeşitlerinden bahis açar, o kişinin tefekkür ve gönle dair cehdinde azalma var. Kim az yemekle yetinir, lafını etmek aklına düşmezse, o kişinin nefs ve gönül tâlimi tamamdır. "BÜTÜN HÂLLERİN EFENDİSİ AZ YEMEKTİR" "Bütün hâllerin efendisi ve büyüğü az yemektir" buyuran

Oruca ve açlığa medhiye

"Akl-ı meaş" ile, yâni nefse hitap eden akılla iş tutanlar, İbrahim Hakkı Hazretlerinin (1703-1780) Mârifetnâmesi"ndeki açlığa dair mısralarından ilham aldığımız yazı başlığına, yâni açlığa medhiye düzüşümüze "tasavvuf saçmalığı" diyeceklerdir. Oruç ibadeti dışında aç durmaktan kastımız az yemektir ki, ne mâna ne de riyazet bakımından "Hint Fakirli

Cezbe hâlinde miyiz

Cezbe ve vecd bezm-i elest'te kendini bilen insana bahşedilmiş ikiz kardeş kelimelerdir. Cezbe vecde göre daha güçlü. Elest meclisinde bütün ruhlar ulvî sarhoşluk hâlindeyken hem "evet", hem "dert, ıstırap" mânasına gelen "belâ" sözüyle Allah'ın (c.c.) meclisinden ayrılışın hüznüne gark olurlar ve o gün bugündür cezbe ile vuslata ermeye çalışırlar.

Vecdi olmayanın dinî zevki yoktur"

Vecdimizi mânevî bir kazığa bağlamazsak tepetakla götürür, kontrolsüz bir vecdin girdabında akıl ve kalp dengemizi kaybederiz. Bu mânada vecd veya vecd fazlası tehlikelidir. Vecd dîni yahut tasavvufî hâl ve mukaddeslerden beslenmiyorsa, sahibini istikâmeti belirsiz bir divâneliğin kıskacında kıvrandırır. Böyle bir vecd sefil bir hayata mahkûm eder,

Ramazan Coşkusu Bu Yıl Başka Yaşanıyor

Mübarek Ramazan ayına girdik çok şükür. İki yıldır salgın nedeniyle buruk yaşanan Ramazan, bu yıl büyük bir coşkuyla edâ edilecek inşallah. Camiler ışıl ışıl, imamlarımız coşkulu. Mahyalar selâm veriyor gökyüzünden, bir birinden anlamlı mesajlarıyla haykırıyor insanlığa. Ayasofya Camii olarak açıldı ama salgından dolayı teravih kılınamamıştı. İlk t

Hüsn ü Aşk'ı arayanlar Şeyh Gâlib'in dil şehrine gitsinler

Prof. Dr. Halûk İpekten'in Şeyh Gâlib'in beyitlerini şerh ettiği "Şeyh Gâlib" kitabından gönlüme on sekizinci asrın Mevlevî Dedesinin dil şehrinin sevdası düştü. Kalp yoluyla gitmeye niyet ettiğim bu şehrin hususiyetlerini tasvir etmenin cezbesini yaşıyorum. Beşir Ayvazoğlu'nun "Kuğunun Son Şarkısı" dediği, yâni aşk ve muhabbet medeniyetimizin son

Mevlânâ'nın dil şehrinde harfsiz konuşulur

Dünya şehirlerinin kasvetli havasından bunalan Hz. Pîr ulvî aşk şehrini, yâni dil şehrini inşa etmeye karar vermiştir: "Dünyadaki bütün şehirleri dolaştım. Aşk şehri gibi güzel bir şehir bulamadım. Ben ezeldeki aşk şehrinin kıymetini bilmedim de, bilgisizlik yüzünden dünya şehrine sürgün edildim." (Dîvân-ı Kebîr-2, S.205) Hz. Mevlânâ'nın dil şehri

Muhsin Beğ'den hamiyet kaldı bize

Sene iki bin dokuz, soğuk mart ayının yirmi beşiydi. Gökte ecel dolaşıyordu. Ölüm gelip konmuştu karlı dağların yamaçlarına. Bir sızı bir sızı, bir hüzün bir hüzün alperenlerin yüreğinde. Bir ağıt bir ağıt alperenlerin dilinde: Şol karlı dağlarda Muhsin Beğ'imiz kaldı Yüreğimiz kaldı El vurup yâramızı inciten dağlardan haber gelmedi Çıkalım dağl