"İnsan olunuz, Tanrıda Tanrı olacaktır!"

Uzun zamandır bu köşede yer vermek isteyip bir türlü fırsat bulamadığım bir yazı var. Prof. Dr. Server Tanilli'nin 26 Mart 1999 tarihinde, Cumhuriyet'teki "Bir Bakıma" adlı köşesinde "İnsan, Hayvan ve Felsefe" başlıklı bir yazısı yayımlanmıştı.Tanilli ile hiç tanışma olanağım olmadı ama onu kendime hep yakın hissettim. Yazısının tümü köşeme sığmasa da önemli bir kısmını alıntıladım. Anneler Günü'nde, anneler ile yavrularını ayırmayın; sadece insanlar değil, insan dışı hayvanlar da anne oluyor mesajıyla paylaşmak istedim."Tanrı, insanı kendi suretinde yaratıp İsa da kendini bir kuzu gibi Tanrı'ya sunduğu andan başlayarak, yani Hıristiyanlıkla beraber, hayvanın durumu kökünden değişikliğe uğrar. Varsa yoksa insan vardır filozofların gözünde artık: İnsana has olan şey, onu başka canlılardan ayıran nitelikler üzerinde durulur hep. Hayvanlar mı Olmasalar da olur! Descartes, makine olarak bakar onlara, Kant da bir fırsat bulur, patateslerle karşılaştırır.Kuşkusuz özellikle de 18. yüzyılda, bu olumsuz bakışın dışında kalan fikir ve gönül erbabı yok değildir. İşte Michelet, 19. yüzyılda, onları izleyip hayvanlar karşısındaki adaletsizliği insanların suratlarına çarpar. Bir şeyi daha haber verir: Hayvanlara zulmetmek, demokrasiyi tehlikeye düşürür, saygınlığı bozar, onu lekeler.20. yüzyılda edebiyat, yeni felsefe akımlarını güçlendirmede kolları sıvar ve şunun altı çizilir elbirliğiyle: Hayvanlara bakış tarzımız, insanlara bakışımızla yakından ilişkili. İnsanlıktan payımız ne ise hayvanlara bakarken de payımız o. Örneğin ırkçılık yapıp insanlığımızdan sıyrıldığımızda, hayvanlara bakışımız nasıl etkilenmez olur bundan (...)Ve bütün yanlışlık, filozof Claude Levi-Strauss'un vaktiyle söylediği, 'İnsansallıkla hayvansallığı birbirinden kesinlikle ayırmayı bir hak olarak benimsemekle' başlamıştır. Önce bu yanlıştan dönmek gerekiyor. İnsanlığımızı da o noktada duymaya başlayacağız.Niçin mi yazıyorum bunları Şunu söylemek için: Doğaya, topluma ve insana bakışımızı yeniden gözden geçirmek; felsefemizi, bilim ve ahlakımızı eğitim sistemimizi, yönetim biçimimizi, bu arada demokrasimizi yeni temeller üzerine oturtmak zorundayız. İnsanın yeryüzünde tek başına egemen olduğu inancı, sağlam temeller üzerine oturmuyor. Farklı bir