Tiyatro Eleştirmenler Birliği

Ülkemizde sürekliliğin önemi pek yoktur. Çoğu zaman, saman alevi gibi pırıltılarla heyecanlanır sonra yelkenleri suya indiririz. Yıkmak, kurmaktan; yok etmek, yaşatmaktan daha zahmetlidir ne de olsa... Geçen hafta, Alan Kadıköy'de düzenlenen Tiyatro Eleştirmenler Birliği'nin (TEB) ödül töreninde sahnede yer alan gençleri izlerken çok eski yıllara döndüm.

Dünyada Uluslararası Tiyatro Eleştirmenler Birliği (AICT) olduğunu öğrendiğimde yıl 1978'di. Berlin'deydim. Brecht'in 80. yaş günü kutlanıyordu. Berliner Ensemble Tiyatrosu'nda bir rastlantı sonucu girdiğim toplantı salonunda bu uluslararası derneğin içine düşmüştüm. "Neden aranızda Türkiye'den eleştirmenler yok" soruma, "Çünkü Türkiye'de tiyatro eleştirmenleri derneği yok" yanıtını almıştım.

Türkiye'ye döner dönmez derneği kurmak için kolları sıvadım. Lütfi Ay, Metin And, Özdemir Nutku, Hayati Asılyazıcı, Seçkin Selvi, Dikmen Gürün, Ayşegül Yüksel, Esen Çamurdan ilk el uzatanlar oldu. Ecevit dönemi. Kültür bakanı, öğrencilik yıllarından arkadaşım Ahmet Taner Kışlalı. Tüm onaylar alındı. Gelin görün ki burası Türkiye. Bürokrasi çarkları yavaş dönüyor. Tam derneği kuracağız, 12 Eylül 1980! Faşist darbe geçti üzerimizden. Haydi sil baştan.... 1983'ten sonra adeta bir illegal grup gibi çalışır olduk. Bürokratik engelleri aşıp dernek statüsüne kavuşmamız 1990'u buldu. Yani tam 12 yıllık emek ve çaba! (Ayrıntılar TEB sitesinde.) Bugün derneği genç eleştirmenlere teslim etmiş olmanın mutluluğunu yaşıyoruz.

'HAYAT SENİ ÇOK SEVİYORUM'

Tiyatro Eleştirmenleri Birliği geçen hafta 30'uncu kez "Tiyatro Ödülleri" törenini düzenledi. Ödülleri daha önce bu sayfalarda açıklamıştık; birkaçı üzerinde durma gereği duyuyorum:

Onur ödülünü alan Ayla Algan gerçek bir fenomen! 62 yıl önce sahneye çıkmıştı ve hâlâ sahnede! O bir oyuncu, araştırmacı, eğitmen, gençlerin öğretmeni, koçu... Oyunculuğunu müzik dünyasına da taşıyan, Yunus Emre'nin şiirlerini, Almanca, Fransızca ve İngilizce şiirli-şarkılı okuyarak tüm dünyaya tanıtan, Hamlet oyununda hem Hamlet hem Ophelia rollerini üstlenmiş, eşi Beklan Algan'la Tiyatro Araştırma Laboratuvarı (TAL) ile pek çok deneysel projeye imza atmış, hâlâ çalışan bir tiyatro emekçisi...

Yılın oyun metni ödülünün, İlhan Sami Çomak'a verilmesi beni çok sevindirdi. Pen Yazarlar Derneği olarak hep onun yanında olduk. Neredeyse çocuk yaşında hapse giren, 28 yıldır hapiste tutulan, içeride yetişkin usta bir şaire dönüşen Çomak'ın "Hayat Seni Çok Seviyorum" adlı oyununu ne yazık ki görememiştim. Ödül gerekçesinde şöyle dendi: "Kendi yaşamöyküsünden oyunlaştırdığı, adalet mücadelesi veren bir şairin hayata, umudun yitirilmesine izin vermeyen bir dirilikle bakışı; acıları ve haksızlıkları, öfkesi alınmış dingin bir dille ifade etmesinin getirdiği büyük dramatik etki ve tek kişilik yazılmış olmasına karşın hem dişil hem eril enerjiye sahip iki dilli, kalabalık metni 'Hayat Seni Çok Seviyorum'".