Büyük Balkan seyahati-9: Osmanlı çiçek medeniyeti ve Ohri'nin şiiri

Ohri'deki gözlemlerimizi ve keşiflerimizi paylaşmaya devam ediyoruz. Bingöl'den MTO'nun demirbaşlarından Seyfullah Yiğit kardeşimin leziz kalemi ve ince İslâmî duyarlığıyla kaleme aldığı ilginç ve düşündürücü bir Ohri ve Balkanlar portresi ile sizi baş başa bırakıyorumOhri'de de Ayasofya var. Kutsal bilgelik demek Ayasofya. Ayasofya her yerde bulunmaz. Kriterleri çok zor. Ayasofya'nın varlığı için orada 365 gün ibadet edilmesi şartı var. Ohri'deki Ayasofya Kilisesinin her bir sütunu ayrı bir yerden getirilmiş. 10. yüzyılın sonları ile 11. yüzyılın başlarında yapılmış Ohri'deki Ayasofya Kilisesi. Daha sonra fethin sembolü olarak camiye dönüştürülmüş. Cami olduğu dönemlerde kilise kalıntıları da korunmuş. Bunu Makedon'lar da kabul ediyor ve hatta teşekkür ediyorlarmış, mihmandarımız Süleyman kardeşin aktardığına göre.Safranbolu evlerini andıran sokaklarda gezerken ilginç şeyler öğreniyoruz mihmandarımızdan. Kaldırım mesela. Kaldırım, Roma döneminden kalan yolların Osmanlı döneminde kaldırılmasıyla oluşmuş. Böylece kaldırım yolu olmuş. Örneğini Ohri'de gördük. Yine aynı sokakta İslâm şehirlerinin nasıl insanî olduğunun örnekliğini öğrenecektik Süleyman kardeşten. Evlerin pencerelerinin önünde sarı çiçek varsa bunun anlamı, evde hasta varmış demek; beyaz çiçek varsa bunun anlamı, evde dul var ve kırmızı çiçek olduğunda da henüz evlenmemiş kız evi olduğu anlaşılıyormuş. Böylece şehir sakinleri, çiçeklerle ama sessizce birbirlerine nasıl davranacaklarını anlatıyorlar. Bu nasıl bir inceliktir böyle. İsmini yazmayı unuttuğumuz bir arkadaşımızın oracıkta söylediği bu söz çok doğru: "Osmanlı Medeniyeti, çiçekle çiçeklenen bir medeniyettir."Tarihî şehirden kıyıya geçtik tekne turu için. Yusuf Hoca ve birkaç arkadaş tekne tutar endişesiyle indiler. Tekne tam kalkacakken ben de indim. Yusuf hocaları buldum. Hep birlikte Cengiz abinin çay ocağına doğru yürüdük. Meydanda çınar ağacının önünde fotür şapkalı, top sakallı bir adama rast geldik, Türkiye'denmiş. Türk olduğunu söyledi. Ama bizim bildiğimiz Müslüman Türklerden değil. Türklerin özünün izini sürdüğünü söylüyordu Ohri'de. Yılın altı ayı Ohri şehrinde ikamet ediyormuş. Araştırmacı, şiir yazıyor falan kendini böyle takdim ediyor ismini öğrenmeyi unuttuk. Eski Türkler falan deyip birkaç cümle kurdu. Ustam Yusuf Kaplan'dan kaçar mı Kaçmadı. Hemen tepki gösterdi. Ne demek Türkler Müslüman olunca Arap oldu. Türkler, İslâm'a girmeden önce ne yaptılar. Kalıcı bir medeniyet kurabildiler mi diye sert ama yerinde bir çıkış yaptı hoca. "Bunlar hep o cahil cühela kadının fikirleri. Aslı astarı olmayan fikirler bunlar. Oradan alıp kullanıyorsunuz" diye sert yapmaya devam etti Ustam. Adam afalladı. İfşa edilmişti artık. Bir şey demedi Ustamın bahsettiği Mübeccel Kıray Hanımla ilgili. Demek ki kabul ediyordu. Mübeccel Hanımın saçma fikirlerini satıyordu Ohri'de tarihî Osmanlı şehrinin şiir gibi sokaklarında! Fötr şapkalı adam, Yusuf Hoca'nın kendisini ifşa etmesiyle "ben Şamanım" dedi. "Türkler, Şaman dinine dönmeli" demez mi Tabii cevabını sert bir şekilde aldı. Türkler ümmetin yüz aklarındandır. Ancak bunu, bu devşirmeler anlamaz. Anlayacak kapasiteden de