Önce komşunla helalleş

Epey süredir yazılı ve görsel medyada bolca yazılıp konuşulan bir konu var: Elektrik hırsızlığı

Evet, bu sadece kaçakçılık kelimesi ile izah edilemez zira senin kullandığın kaçak elektriğin bedelini birileri 'dağıtım bedeli' ya da 'kayıp-kaçak bedeli' adı altındaki isimler altında kendi cebinden ödüyorsa bunun bir diğer ismi de hırsızlıktır.

Rakamlar dehşet verici nitelikte.

Sadece Urfa'da 351 adet gizlenmiş trafo tespit edilmiş. Yaklaşık 100 bin insana yetecek kadar devasa elektrik kaçakçılığı yapılmış ve bunun o bölgedeki maliyeti 200 milyon TL.

Kim ödüyor bu rakamı

Namusu ile faturalarını düzenli olarak ödeyen vatandaşımız.

Hala Güneydoğu Anadolu'da kaçak kullanım oranı alınan tüm tedbirlere rağmen yüzde 43 civarında seyrediyor. Yaz aylarında tarımsal sulamanın başlaması ile birlikte kaçak elektrik kullanımı zirve yapıyor. Enerji hatlarındaki bu aşırı yüklenme neticesinde vatandaşların ve işyerlerinin kesintisiz elektriğe ulaşımında özellikle yaz aylarında büyük sorunlar oluşuyor.

Şebekenin bu gibi durumlarda çökmesiyle kesintisiz elektrik kaynağına ihtiyaç duyan hastaların evlerinde olan bakımları zora giriyor. Sağlık Bakanlığı bu gibi ailelerin kesintisiz elektrik ihtiyacının karşılanabilmesi adına alternatif tedbirler alıyor ve ekstra masraflar yapıyor.

Esnaf ihtiyaç duyduğu elektriğe kesintisiz ulaşamaz hale geliyor.

Tüm bunlar kul hakkı değil mi

Şüphesiz kul hakkı lakin devletler rasyonel hukuk içerisinde tedbirlerini almakla mükelleflerdir ama burada da sorunlar bitmiyor. Kaçak trafoların müsaderesi için bölgeye giden şirket çalışanlarına taşlı sopalı saldırıların önü arkası kesilmiyor.

Devlet neden var

Meşru devlet otoritesini ortaya çıkaran ana unsur esasında rızaya dayalı toplum sözleşmesidir. Bu sözleşme kapsamında devletler meşru otoritelerini egemen oldukları topraklar üzerinde vatandaşların haklarını korumak adına kullanırlar.

Olanı biteni bu perspektiften dikkate alırsak kaçak kullanılan elektriğin bedelini sırtlanan namuslu vatandaşı korumak devletin asli görevidir.

Keza, kaçak sistemleri müsadere etmeye giden ekipleri korumak da devletin asli görevidir ve meşrudur.

Bu tedbirlerin alınması devletin korunması adına yapılan bir faaliyet değil vatandaşın haklarının korunması adına alınan tedbirlerdir.

Bazı DEM Partili siyasilerin vatandaşı devlet adına kışkırtırken kullandıkları dil işte tam bu noktada devreye girmekte ve alınan önlemler devlet zulmü gibi aksettirilmeye çalışılmaktadır.