Karne korkusu

Toplumun son dönemde çok yoğun bir kamplaşmaya doğru bilinçli bir şekilde sürüklendiğini hep birlikte izliyoruz. Bu durum bir taraftan diziler ile aile ekranında kotarılıyor diğer taraftan da toplumun sinir uçlarına temas eden siyasi içerikli haber ya da mesajlarla.

Bu kamplaşmanın tekrar laiklik kavramı üzerinden başlatılması son derece manidar zira 14 Mayıs seçimlerine varıncaya kadar ısrarla bu kamplaşmadan imtina edenler şimdi strateji değiştirdi.

Neden

Çünkü 14 Mayıs seçimlerine giderken hem muhafazakar ve milliyetçi tabandan hem de kendisini siyasetin solunda görenlerden oy alınması üzerine bir strateji belirlenmişti.

Gelin görün ki Millet İttifakı yanına aldığı küçük partiler yoluyla Cumhur İttifakı seçmeninden yüzde bir dahi oy devşiremedi. Bu istenmeyen sonuç şimdi dikkate alınarak konu yine bildik kamplaşma üzerinden kotarılmaya çalışılacak: Laiklik elden gidiyor

Muhalefetin bu yola revan olmasının tek bir gerekçesi var o da İstanbul ve Ankara'da belediye başkanlıklarını yeniden kazanmak lakin burada büyük sıkıntılar var.

Öncelikle İYİ Parti önümüzdeki mahalli seçimlerde CHP'ye koltuk değneği olmayacak gibi duruyor. Bu İstanbul ve Ankara'da büyük sorun zira mezkûr parti İstanbul'da yüzde sekiz, Ankara'da ise yüzde 13 oy aldı.

Bu İstanbul'da 800 bin Ankara'da ise 500 bin oy demek.

İYİ Parti'ye yönelik operasyonun gerekçesi de bu zaten yani ya bize koltuk değneği olursun ya kara toprağın.

Aslında kendi zaviyelerinden haksız da değiller zira etekleri tutuştu.

Ankara'da Mansur Yavaş'ın sadece 125 bin oy farkı ile seçildiğini ve aradan geçen beş yıl sonra Ankara'da verdiği hemen hemen hiçbir vaadini yerine getirmediği gibi mevcut durumun dahi kötüye gittiğini hep birlikte yaşayarak görüyoruz.

Çıkıp beş senedir bu şehirleri yönetiyoruz, millet bizi gördü, zorlama ittifaklara gerek yok, yaptıklarımız ile tek başımıza seçiliriz diyebilecek özgüvenleri var mı

Yok.

O yüzden siyasi kumpaslar üzerinden koltuklar muhafaza edilmeye çalışılıyor.

İşte bu durumda her iki şehirdeki İYİ Parti seçmenini sandığa çekmenin yolu, laiklik söylemi üzerinden kutuplaştırmaktan geçiyor. Böylece eski ismi HDP yeni ismi DEM olan parti ile girilecek seçim ittifakı da gözlerden saklanmış olacak.