Hanımefendi eski ökse kuşlarını salıveriyor

Geçtiğimiz hafta içerisinde İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı konumunda olan Yavuz Ağıralioğlu apar topar görevinden alındı ve kendisine yeni başkanlık divanında yer verilmedi. Ağıralioğlu yaptığı açıklamada; önce neden görevden alındığını bilmediğini söyledi, daha sonra yaptığı açıklama ile habersiz bir şekilde görevden alınmasının son derece rencide edici olduğunu belirtti. Ağıralioğlu ayrıca "Genel başkan kararları kendine mahsus gerekçelerle verebilir. Bunlar siyasi karardır. Sonuçlarını, sevinenler ve üzülenlerden takip edersiniz. Sevinenlere ve üzülenlere 3-4 gündür bakıyorum. FETÖ'cüler zil takıp oynuyor. PKK'lılar ve HDP'liler sevinmiş. İYİ Parti'yi 'HDP'yi dert etmeyin, mühim olan Erdoğan'ın gitmesi' zeminine çekmek isteyen herkes davul zurna çalıyor" dedi. Sanırım Sn. Ağıralioğlu, parti içinde kendisinin bugüne kadar üstlendiği misyonu yeteri kadar net görememiş. Hayalî'nin dediği gibi; "Cihân-ârâ cihân içindedir, ârâyı bilmezler, Ol mâhîler ki deryâ içredir, deryâyı bilmezler." Olur böyle, insan içinde olduğu durumun idrakinde olmayabilir. İYİ Parti'nin yola çıktığından bu yana milliyetçi-ulusalcı çizgideki vitrininden yeri ve zamanı geldiğinde itina ile adam eksilttiği bilinen bir husus. Yavuz Ağıralioğlu'nun bugüne kadar Yusuf Halaçoğlu'nun, İsmail Ok'un, Ali Aydın'ın, Ali Türkşen'in, İsmail Koncuk'un ve Ümit Özdağ'ın partiden hangi gerekçeler ile ayrıldığını görmemesi mümkün mü Elbette değil. Parti içindeki milliyetçi-ulusalcı çizgideki bu isimler partiden uzaklaştırılırken göstermesi gereken tepkiyi göstermeyen Ağıralioğlu'nun, bugün "FETÖ zil takıp oynuyor, HDP sevinmiş" demesi ne kadar anlam ve değer ihtiva ediyor sizce Ümit Özdağ ve İsmail Ok buna benzer açıklamalar yaptığında siz o partide değil miydiniz Ökse kuşunun vazifesi Aslında parti vitrininden teker teker alınarak uzaklaştırılan isimler, partinin hedefine ulaşması maksadıyla kullanılan birer ökse kuşundan ibaretti. Sait Faik Abasıyanık'ın 'Son Kuşlar' isimli eserinde ökse kuşlarını şöyle tanımlıyor: "Sonbahara doğru birtakım insanların çoluk çocuk ellerinde bir kafes, Ada'nın tek tepesine doğru gittiklerini görürdüm. İçim cız ederdi. Büyüklerin ellerinde birbirine yapışmış pislik renginde acayip çomaklar vardı. Bunlarla bir yeşil meydanın kenarına varır, bunları bir ufacık ağacın altına çığırtkan kafesiyle bırakırlar, ağacın her dalına ökseleri bağlarlardı. Hür kuşlar, kafesteki çığırtkan kuşun feryadına, dostluk, arkadaşlık, yalnızlık sesine doğru bir küme gelirler. Çayırlıkta bir başka ağacın gölgesinde birikmiş çoluklu çocuklu kocaman herifler bir müddet bekleşirler. Sonra kuşların üşüştüğü ağaca doğru yavaş yavaş yürürlerdi. Ökselerden