Dilimiz ve edebiyatımız

"Edebiyatımızın Türkçesi bozuldu" sözünü İlber Hoca'dan dinlediğimde içimdeki duygular depreşti. Günümüzdeki nice "edebî" eseri elinize aldığınızda çok sayıda ifade hatasına gramer hatasına şahit oluyorsunuz. Bunlar okuma sevdasında hayal kırıklığı yaşamanıza sebep oluyor. Bize örnek gösteriliyor. Bir Fransız edebiyatçısının eserinde hiç Fransızca gramer hatasına ifade bozukluğuna şahit olabilir misiniz Bir Rus edebiyatında yine öyle Ama beri yandan bizim edebiyatta sanatta zirve olduğumuz yıllarımızda biz de öyle değil miydik Bir Fuzuli'nin dilinde herhangi bir hata bulunabilir mi Kaldı ki Fuzuli, dilimizi halkın anlayacağı kadar sade ama havasın yani entelektüellerin bile yararlanacağı kadar hassas ve estetik üslupta kullanırdı Buraya kadar eleştirimizi sıralayalım ama bunların sonuç olduğunu da bilerek değerlendirmemize devam edelim. Peki niye o zirveden bu yerlerde sürünür hâle geldi dilimiz O zaman şu gerçeği dile getirmenin zamanıdır. Dil ve edebiyat esasında toplumun aynasıdır. Sanatçı ve edebiyatçılar ne kadar yetenekli veya kabiliyetli olurlarsa olsunlar toplumun içinden yetişen kimselerdir, duyguları düşünceleri hayalleri, dönemin toplumundan beslenmektedir. Bu konuda günümüzde sadece toplumun izlediği televizyonlardan bir örnek verebiliriz. Bundan otuz sene kırk sene önce çekilmiş filmlerimizi izlerken kullanılan dil ve üsluba bakar mısınız Bir de günümüzdeki film değil de dizi filmleşen çalışmalara bakınız. O günden kalma bir ifade bir cümle bir lisan bulabiliyor musunuz Günümüzün hoyrat sanatçısı ekranda "ne diyorsun be!" derken otuz sene önceki İstanbul Türkçesini yaşayan sanatçı "ne irade buyurursunuz" kibarlığını yaşatıyordu. "Nereden öğrendin" sıradanlığı yerine "nasıl muttali oldunuz" nazikliği kullanılıyordu Demek ki edebiyatımızın Türkçesi bir günden bir güne bozulmuyor, toplumun dilinde kültüründe bilgi dağarcığında kelimeler kayboldukça edebiyatçısının lügatinde de bulunmuyordu. Geriye yine Üstat Necip Fazıl'ın mısraları kalıyor: "Bülbül kovuldu mu gül bahçesinden,Gak gak karga, vak vak kurbağa gelir." Elif Azra Çelebi ŞİİR İncitme gönlü Konar bir gün kırlangıçlar kuruyan dallara da, Kar taneleri aklar bir gün tüm karaları... Sen boş çevirme senden medet umanı, Ama ümit verip soldurma hiçbir fidanı... Kışa dönse de bahçelerin, kalbinde güneş sakla. Biraz gül, biraz leylak, biraz da baharlar sonra... Yaşlar dökülse de sinene,