Kemalizmin 'Târih Tezi' ve 'Güneş-Dil Teorisi' hurâfeleri (45)

Kemalist târih kitabları, "Evs ve Hazrec kabîlelerinin Türk olduklarını iddiâ ediyorlardı" Bu zihniyetin akıl-iz'ân dışı târih telâkkîsini de en ağır ifâdelerle takbîh eder: "Yine liseler için yazılıp yıllarca tek kitap olarak bütün Türkiye'de okutulmuş olan dört ciltlik "tarih" kitabını herkes bilir: Hamdolsun artık okutulmayan o hezeyannamede Hicret devrindeki Medine ahalisi Türk gösterilir!!! Bunun sebebi nedir, bilir misiniz İslâmiyetten itibaren 'Medine' adı ile anılmaya başlayan bu eski 'Yesrib' şehrinin halkı Arapların (Evs) ve (Hazrec) kabilelerine mensuptur. İslâm tarihlerinde sözü geçen bu kabilelerin eski yazıdaki adları yanlış olarak (Us) ve (Hazarç) şekillerinde okunmuş, (Us) kelimesinin Türkçe'de "akıl" manasına geldiği ve (Hazarç)ın da 'Hazar' Türklerinin adından bozma olduğu sanılmış ve işte bu gülünç mantık oyununa dayanılarak Türkleştiriliveren Medinelilerin Arap cinsinden olan Mekkelilere karşı besledikleri millî düşmanlıktan dolayı Peygamber efendimiz hazretlerine canla başla yardım etmiş olduklarına hükmedilmiştir! Hatta bir harita bile yapılarak (Us) ve (Hazar) oymaklarının (!) Orta-Asya'dan Medine'ye gelirken izledikleri hayalî yönler de renkli oklarla gösterilmiştir!..." (Dânişmend 1978I: 453) "Târihi hiçe sayan dilcilik: Amazon Amma uzun; Niyagara Ne yaygara..." Bittabi, bu uydurma târih telâkkîsi, "Güneş-Dil" safsatası ile atbaşı gidiyordu. Danişmend, bu husustaki intibâlarını, "Tarihi hiçe sayan dilcilik" başlığı altında naklediyor: "Uydurmacılıkta o kadar ileriye gittik ki, yalnız zavallı Türk dilini değil, dilcilik ve tarih gibi ilimleri de hiçe sayıp Milâddan önceki devirlerden kalma yer adlarını bile istediğimiz şekillere sokarak coğrafyayı da çiğneyip geçtik. Meselâ 'Adriyatik' denizinin adı 'Derya-yı atik'den gelir dediğimiz zaman, o terkibin Türkçe olmadığını bile düşünemedik. Hatta bir aralık 'Amazone' nehrinin 'Amma uzun'dan ve 'Amerique' isminin de 'Ham erik'den geldiğini bile iddia ettik. II571'den Yine aynı canbazlığa göre 'Niagara' nehrinin adı da şelâlesinin gürültüsünden dolayı 'ne yaygara!' sözünden çıkmış olmalıdır! Bunlar gibi daha ne canbazlıklar sayılabilir. ... "Zavallı 'Diyârbekir', 'Diyarbakır' oldu!" "Bunlar başka memleketlere ait olduğu için, hiç biri tutunamayıp unutuldu, gitti. Fakat kendi vatanımıza ait uydurmalarımız okul kitaplarına bile girdi. Meselâ zavallı Diyarbekir Vilâyetinin adını 'Diyarbakır'a çevirdik. Halbuki çeşitli kaynaklarda ve meselâ (Mahmut Esat Efendi) merhumun 'Tarih-i Din-i İslâm' adındaki eserinin 1327'de yayınlanan birinci cildinin 133-134'üncü sayfalarında açıklandığı gibi, Milâddan önce ikinci yüzyılda Arapların 'Bekir bin Vail' kabilesi İran'ın Eşkâniyan hükümdarlarından (Birinci Mihridad) tarafından o bölgeye yerleştirilmiş olduğu için oraya 'Diyarbekir' denilmiştir. ... "Bizim canbazların ne olduğunu bilmeden imrendikleri Batı ilminin Türkoloji alanına çok eğlenceli akisler yapan bu benzersiz buluşlar bilhassa Fransa'da Türk dilciliği hakkında birtakım hicviyeler yazılmasına sebep olmuştur." (Dânişmend 1978I: 231 ve 1979II: 571) Danişmend, bu metninde, Güneş-Dilcilerin, "Amerika (Frz. Ameriqe Amerik-)" kelimesinin aslını, "ham erik"e çıkardıklarını yazıyor. Yukarıda naklettiğimiz vechiyle, İbrahim Necmi Dilmen'in, Kurultayın 24 Ağustos 1936 Celsesindeki nutkunda: "...(Nikaragua yerlilerinin 'Amerika' adını kullandıklarını kitaplarda gördükten,) Yakut lûgatinde 'Emerik' kelimesini de hâlâ yaşayan bir söz olarak bulduktan sonra, Türklüğün, Türk kültürünün, Türk dilinin bütün yeryüzüne yayılmış izleri önünde, yepyeni ve çok büyük bir hakikat güneşinin doğduğunu hissetmemek elden gelir mi" dediğini görmüştük. Yânî Dilmen'e nazaran, "Amerika", Yâkutça "emerik"den bozmaymış! Türkiyatçı Jean Deny: "Dil Kurumu, bu kongreye iştirâk eden türkologların adlarını Türk köklerine bağlayıp Türkceleştirmeye çalışıyor; korkarım, benim soy adımın da, 'denî'den bozma olduğunu söylerler!" Dânişmend, mezkûr kitabında, 3. Dil Kurultayı'na âid pek ibretâmîz bir hâtırasını da naklediyor. Bahis mevzûu olan, Türkce hakkındaki tedkîkleriyle dilimize dâimâ şükrânla yâdedilecek pek büyük hizmette bulunmuş Profesör Jean Deny (Jan Döni; Kiev, 1879 Gerardmer, 5.11.1963) ile aralarında geçen bir muhâvere ve sonrasıdır: "1936'da Dolmabahçe Sarayında toplanmış olan 'Üçüncü Dil Kurultayı'na Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden davet edilmiş olan ünlü Türkologlar içinde müteveffa dostum Profesör Jean Deny de vardı. O Kurultaya ben de resmen davet edilmiş olduğum için, kendisiyle her gün Sarayda buluşur ve sohbetlerimizde tabiî en çok dil meselelerinden bahsederdik. 1921'de yayınlanan Grammaire de la langue turque