Kemalizmin 'Târih Tezi' ve 'Güneş-Dil Teorisi' hurâfeleri (34)

Agop Dilaçar: "Türkler, Pekin İnsanının soyundan üstün ırk" Dil Kurumu "Başuzmanlarından" Agop (Martayan) Dilaçar'ın (İstanbul, 1895 a.y., 12.9.1979, Üç Horon Ermeni Kilisesi, Şişli Ermeni Mezarlığı) 28 Ağustos 1936 Celsesinde okuduğu "tez"inin başlığı: "Güneş-Dil Teorisinin Antropolojisi"... Tankut'unki gibi onunki de kitab hacminde bir "tez": Üçüncü Türk Dil Kurultayı 1936; Tezler, Müzakere Zabıtları kitabında (1937), 34 sayfayı (ss. 229-260) işgâl ediyor... 29 Ağustos 1936 târihli (Cumhuriyet, Akşam gibi) gazeteler, bu metinden, anlamayı zorlaştıran dizgi hatâlı birkaç paragraf naklediyorlar. Binâenaleyh, en iyisi, gazeteleri bir tarafa bırakıp, bir fikir verme bâbında, mezkûr kitabdan birkaç pasaj iktibâs etmek... Aşağıdaki metni okurken, bu "Güneş-Dil âlimleri"nin Türkceye ne kadar rahat bir tavırla Fransızca kelimeler karştırdıklarına dikkat etmek lâzımdır; bu hâl de, nasıl Türkceden bozma, mümkün mertebe alafranga ve laik bir sun'î dil inşâ edilip bunun Resmî Dil yapıldığına dâir bir delîldir: "Türk jenisinin yüksek buluşu" "...Türk lengüistiği, ... dil tarihini tevhit edilmiş birtek dil tarihi şekline sokabilecek ve bu büyük senteze, Türk Dili, Türk jenisinin yüksek buluşu ile kılavuz ve anahtar olacaktır. "Güneş-Dil Teorisi, dillerin menşêi muammâsını kat'i olarak hâlletmiştir!" "İmdi; dil menşei bahsinin hakkını iade, ve lengüistikte işgal etmesi lâzımgelen yerin ehemmiyetine işaret ederek, glottogoni Frz. "la glottonie"; dilin menşêini ve tekâmülünü tedkîk mevzuuna geçelim. Bu sahada hatıra gelen ilk sadedil ve tabiî sual 'ilk dili hangi ırk, nerede ve ne zaman yarattı' sualidir. Monojenez ve polijenez, bu iki nazariyeden hangisine inanmalı Güneş-Dil teorisi, bu bahislere doğrudan doğruya temas etmeden kendi neticesine varabilmiştir. O, yalnız Türk dilinin etimoloji, morfoloji ve fonetiğini yaparken, hem dil menşei hem de dil aileleri arasındaki rabıta meselesini Türk Dili anahtariyle açmış ve ayni zamanda Türk Dilini analaştırmış, umumîleştirmiş oluyor. Fakat bu teori, 'Türk Dili anadildir' a priori kanaati ve prejüjesiyle başlamıyor; enoncesinde böyle bir cümle yoktur. Glottogoni ve dil aileleri münasebetleri meselesine kök, ek ve kelime bakımından Türk etimoloji, morfoloji ve fonetik Güneş-Dil prensiplerini tatbik edersek, şimdiye kadar çözülmiyen bu muamma kat'î olarak halledilmiş oluyor. Bozuk, mânâsız cümle! Doğrusu şöyle olabilir: "Glottogoni ve dil aileleri münasebetleri meselesinde, -kök, ek ve kelime bakımından- Türk etimoloji, morfoloji ve fonetiğine Güneş-Dil prensiplerini tatbik edersek, şimdiye kadar çözülmiyen bu muamma kat'î olarak halledilmiş oluyor." Bunun üzerine biz de öyle ise Türk Dili anadildir diyoruz. Bu netice a priori değil, a posteriori olarak kendiliğinden çıkıyor. Ve teorinin de asıl kuvveti ve değeri işte bu noktadadır. (s. 231) ... "Yüksek kültürlerin hâkimiyeti" "Maksadım, Yafetidoloji nazariyesinin yalnız glottogoniye taallûk eden kısmından bu kadarını almak olduğundan, şimdi olojenez, Kulturkreis teorilerini de bir araya katarak bir sentez yapıp, Güneş-Dil Teorisinin glottogonisi bunlardan hiçbirine medyun olmadığı halde, her üç nazariyenin onun tavzihine uygun olduğunu kaydetmek isterim. (Akşam, 29.8.1936, s. 1) "Güneş-Dil âlimi" Agop Dilaçar'ın 3. Türk Dil Kurultayı'nın 28 Ağustos 1936 Celsesinde okuduğu "tez"inin başlığı: "Güneş-Dil Teorisinin Antropolojisi"... "Güneş-Dil Teorisi, dillerin menşêi muammâsını kat'i olarak hâlletmiştir... Brakisefal Alplılar, yânî Türkler, günümüzden 400 bin ilâ 780 bin sene evvel yaşamış Pekin insanı denen insansıların soyundan gelen üstün ırktır... Sümerce, ata Türklerin ana dili ve dünyâ dillerinin de hâkim dilidir..." kabîlinden bir sürü hezeyân! "İmdi, başlangıçta yeryüzünün muhtelif yerlerinde, biribirile tesalüp temayülünü gösteren birçok reşim tomurcuk hâlinde diller ve iptidaî kültür çevreleri vardı. Bunlardan 'precoce' ve 'caduc' olanlar söndü veya başkaları tarafından temessül edildi, daha dayanıklı olanlar da, komşuluk ve göç suretile birbirlerile tesalüp edip 'metissage' ve 'hybridisation' meydana getirdiler. Bu ameliyede karşılıklı tesirler hâsıl oldu. Yaratılış, veraset, iklim ve muhit sayesinde yüksek kültür çevreleri, zayıf ve iptidaî