Kemalizmin 'Târih Tezi' ve 'Güneş-Dil Teorisi' hurâfeleri (24)

Necmeddin Sadak'ın Akşam gazetesinin 25 Ağustos 1936 târihli nüshasının birinci sayfasından iki resim ve bir karikatür... (Yukarıdaki resimde, arka planda, Maârif Vekîli Saffet Arıkan görülüyor. Alttaki resimde, "Ebedî Şef", müstakbel "Millî Şef", ikisinin arasında oturan, Ali Çetinkaya.) "Bayan Âfet", henüz 28 yaşında ve senelerdir T. Tarih Kurumu'nun "Asbaşkanı"... Sözcülüğünü yaptığı "Güneş"ten gelen emirle "Profesör" tâyîn edilmiş ve Üçüncü Dil Kurultayı'nda da "Asbaşkan" sıfatıyle açılış nutkunu îrâd ediyor: "Mihrabımız Güneştir! Bize her hususta güneş olan Büyük Türkün zekâ ışıkları karşısında tazimle eğilirim!" Karikatür, bu sözlerin bir yorumu... "Bayan Âfet", secde ettiği "Güneş" nâmına bir kerre daha tekrâr ediyor: "Etiler cedlerimizdir"... "Bu gerekliliğin önünde kalan ve Türk milletinin yüce dehasından ilham alan (ve Ulu Önderimiz Büyük Atatürk'ün kutsal eli değen her iş gibi çok verimli çalışan) Türk Dil Kurumu, geçen yıl sonlarına doğru, kendisinin ve milletinin tarihine onur verecek yeni bir buluşla, akademik dil çalışmaları sahasına atıldı. Bu yeni buluşa 'Güneş-Dil Teorisi' diyoruz. ... "...(Nikaragua yerlilerinin 'Amerika' adını kullandıklarını kitaplarda gördükten,) Yakut lûgatinde 'Emerik' kelimesini de hâlâ yaşayan bir söz olarak bulduktan sonra, Türklüğün, Türk kültürünün, Türk dilinin bütün yeryüzüne yayılmış izleri önünde, yepyeni ve çok büyük bir hakikat güneşinin doğduğunu hissetmemek elden gelir mi ... "Yeni Türk dil tezi, yeryüzünde kültür taşıyan bütün dillerde bu kültürü dünyaya yaymış olan eski dedelerimiz Türklerin dilini bulmaktadır. Bunun neticesi olarak, yalnız Ural-Altay dil familyasının içindeki diller değil, İndo-Öropeen ve Hamito-Semitik denilen dil grupları dahi ana Türk dilinin birer lehçesi hükmüne geçiyor. "Biz, dil dünyasında bu yeni güneşin ilk ışıklarile aydınlanmak bahtiyarlığına ermiş olduğumuz için çok mes'uduz. Önümüzdeki yıllarda yapacağımız çalışmalarla bu yüksek ilim hakikatini bütün dünyaya, inkâr kabul etmez bir surette, ispat için bütün materyelleri toplamaktan geri durmıyacağız. ... "Bu üçüncü dil kurultayında türk dil kurumu, emsali dünya dil kurumlarına nasib olmamış diyebileceğim bir mazhariyete eriyor. O da bütün dillerin ilk ana kaynağına aid bir türk teorisinin ortaya konması ve bunun yalnız yurddaşlara değil kurultayda misafir bulunacak yabancı dil bilginlerinin vasıtasiyle bütün dünyaya yayılmasıdır. Bu suretle bu kurultayda arsıulusal müstakbel kongrenin tohumunu ekiyoruz." (Dilmen'in 23 Ağustos 1936 târihli Ulus'a verdiği mülâkâttan s. 1-) "Atatürk'ün kutsal elile vücûd bulan Dil Kurumu, her ne yapabildiyse, O'nun ufukların tâ ötelerini gören yüksek dehâsile yapmıştır!" "...Türk milletinin şanlı kurtarıcı ve ilerleticisi olan Yüce Önder Atatürk, Türk Dil Kurumunu hem kuran, hem koruyan, hem yürüten en büyük Başkan olarak her dakika başımızın üzerindedir. Ne yapabildikse, onun ilhamı, onun direktifi, onun karanlıkları yaran, ufukların ta ötelerini gören yüksek