Ayasofya Câmii'ne "Bizans Müzesi" hakâretinin sahîh târihçesi (8)

Kitablık, Hazîne-i Kütüb Odası'nın üstü kubbeli birinci kısmının ortasında, odanın zemîninin kısm-ı âzamını kaplıyan, dört cepheli, aralarında insan geçecek kadar boşluk bulunan, dört büyük parçalı, bu sûretle dört bir tarafından ve iç cephelerinden de kitab yerleştirmiye ve almıya imkân veren büyük ahşâb bir blok hâlindedir. "Kitab dolablarının üstü madenî süsler ile örtülü olup göze çok hoş gelmektedir. Dıştan tahta dolapların üstleri sedef kakmaya benzetilmek istenerek beyaz boya ile yapılmış nebatî motiflerle tezyin edilmiştir." (Akar 1971: 286) Hazîne-i Kütüb Odası'nın "üstü kubbeli birinci kısmının ortasına" yerleştirilmiş, pek orijinal kitablık bloku... Kütübhânenin duvarları, muhtelif devirlere âid, göz ve gönül okşıyan -"ikon" ve tasvîrî "mozaik" îmâl eden ve putvârî ikonlara, mozaik resimlere, heykellere hürmet eden zihniyete zıdd bir zihniyetle vücûd verilmiş- hârikulâde güzellikde çinilerle kaplıdır. Bunlardan, Eyice ve Akar'a mürâcaatla, bir nebze, "Ayasofya'nın Çinileri" ara başlığında bahsedeceğiz. Rahmetli Birinci Mahmûd Han, bu şâheseri Ayasofya Câmii'ne vakfettiği zamân, "1152-1153 (1739-1740) yıllarında", onun bakım ve hizmet masraflarını asırlarca karşılıyacak sûrette, "Anadolu ve Rumeli'de geniş arâzîler vakfetmiş, ayrıca İstanbul'da Cağaloğlu Hamamı'nı inşâ ettirmiştir". (Eyice 1991: IV213-214) Açılış merâsimi 24 Muharrem 1153 (21 Nisan 1740)'ta yapılan Ayasofya Kütübhânesi, târihçi Subhî Mehmed'in rivâyetine nazaran, bu târihte, (el yazması) dört bin kitablık bir koleksiyonla hizmete girmişti. Küşâd resminde rahmetli I. Mahmûd Han da hazır bulunmuş, hatmedilen Sahîh-i Buhârî için duâ edilmiş, Kütübhâne muhaddis ve müfessirleri birer açılış dersi vermişler, Ayasofya vâizinin vaazı dinlenilmiş, Pâdişâh, (22 kişiden müteşekkil) mêmurlara ihsânlarda bulunmuştur. (İsmail E. Erünsal, "Ayasofya Kütüphanesi", TDV İslâm Ansiklopedisi, İstanbul, 1991, IV212-213) Dört bin el yazması kitabla açılışı yapılan Kütübhânenin kitab sayısı, yapılan bağışlarla, bilâhare bir hayli artmıştır. Kitablar, -rutûbetten muhâfaza maksadıyle- Haziran 1968'de Süleymâniye Kütübhânesi'ne nakledildiğinde, sayıları 5.112 cilde ulaşmıştı: "Kütüphane bugün 5112 cilt kitapdan müteşekkildir. (Bir cilt içinde toplanmış muhtelif eserler dikkate alındığı takdirde fişlenmiş 9002 kitap ve risaledir.) Bunların 174 tanesi eski yazı matbu, 8828 tanesi yazmadır. Aralarında tek veya ilk nüshaları bin seneyi bulan pek eskiler, Yavuz Sultan Selim'in Mısır'dan getirdikleri vardır. Kütüphanenin imarı tamamlanınca Sultan I. Mahmud, bizzat Galata Sarayı Hümayun Galata Saray-ı Hümâyûn Kütüphanesi'ndeki eserleri mühürleterek buraya vakfetmiştir. Ayrıca muhtelif tarihlerde buraya devrin büyükleri tarafından teberrular olmuştur. "Binanın bugün için rutubetli ve kullanışsız bir mevkiide olması yüzünden bütün kitaplar 1968 Haziran'ında Süleymâniye Kütüphanesine nakledilerek kontrol altına alınmıştır." (Akar 1971: 284-285) Bekci Destanlarında Ayasofya Bilindiği kadarıyle, İstanbul'un Bekci Destanlarından ikisinde, Ayasofya Câmii'ni zenginleştiren iki eser bahis mevzûudur: Ayasofya Kütübhânesi ve Şadırvanı... (Bunlara bir de, aşağıda, -Eyice'den naklen- İmâret Destanı'nı ilâve edeceğiz...) Bu muhteşem eserleri, pek sevimli bir üslûbla, hayrânlık duyarak tasvîr eden bu iki destan, Milletimizin, bir bütün hâlinde Ayasofya Câmii'ne duyduğu büyük sevgiyle berâber, onun külliyesi cümlesinden olarak Osmanlı eliyle inşâ edilmiş eserlere de, her zaman, şuûrla, kuvvetli bir millî iftihâr hissiyle sâhib çıktığını gözler önüne seriyor. Muhakkak ki o, bu kadar kendisinin