Ayasofya Câmii'ne "Bizans Müzesi" hakâretinin sahîh târihçesi (121)

Yüzbaşı Cevâd Rifat Bey'in neşriyâtından rahatsız olarak Zamân gazetesine (2 Kânûnuevvel 1334 târihli nüsha) haşîn bir beyânât veren Mustafa Kemâl'e, Tasvîr-i Efkâr da, ikbâl uğrunda "şahsî propaganda" yapmakla meşgûl olmaması şekilnde îkâzda bulunuyordu: "...Şurasını da Mustafa Kemâl Paşa'ya söyliyelim ki, kendisi gazetecilerle biraz fazla mülâkât ediyor. Sûriye'den geldi geleli bununla üç dört def'adır bir takım gazetelere beyânâtda bulundu. Öyle zannediyoruz ki şahsî propaganda yapılacak, siyâsî maksadlar tâkîb edilecek zamânda hiç değiliz. Biz memleketin felâket-i hâzırası karşısında bîsûd münâkaşalara kat'â tarafdâr değiliz. Şimdiye kadar olan neşriyâtımızda da pek çok şedîd muâhezât ve tenkîdâtda bulunmakla berâber, bu münâkaşalarımızda yalnız memlekete hizmet gâyesini tâkîb eyledik. Mustafa Kemâl Paşa gibi Çanakkale'de hayâtını tehlikeye koyarak hizmet gösterebilmiş olanlardan da şu gâileli zamânlarda mütebassırâne hareket husûsunda umûma pişvâlık bekleriz. Böyle yapılmayıp da bir takım fırkalara istinâden yükselmek gâyesi tâkîb olunursa zannederiz ki eski hizmetlerin kıymeti de erbâb-ı hulûs nazarında derhâl hiçe iner." ("Filistin Sahne-i Hezîmeti", Tasvîr-i Efkâr, 4 Kânûnuevvel 1334) Mersinli Cemâl Paşa'nin Mustafa Kemâl'e cevâbı Celil Bozkurt, Zaman gazetesinin Mustafa Kemâl'in beyânâtını muhtevî 2 Kânûnuevvel 1334 târihli nüshasını hiçbir kütübhânede bulamadığı için, onu kitabına dercedememiş. (Bu nüshanın yok edilmiş olması da, verilen beyânât hakkında istifhâmlara yol açıyor...) Bu yüzden, elimizde, onun neler söylediğine dâir sâdece bir-iki ipucu mevcûddur. Meselâ "uzun" beyânâtında, (tahmîn edilebilir bir hâletirûhiyeyle) Mersinli Cemâl Paşa'ya "hiddetle" hücûm etmiş olmalı ki rahmetli Cemâl Paşa, kendisini, Zamân gazetesine aşağıdaki cevâbî mektubu göndermek mecbûriyetinde hissediyor: "Zaman-ı Mûteber Gazetesine, "Mûteber Gazetenizde, Mustafa Kemâl Paşa'nın uzun ve hiddetli beyânâtını okudum. Aynı sütûnda şu birkaç şeylerin dercini ricâ ediyorum: " Hakîkat setrolunamaz! "Cevat Rifat Bey'in yazıları, bâzılarınca neden bu kadar infiâli mûcib olduğunu ben anlamadım. Her şeyden evvel şurasını söyliyeyim ki bu yazıları ben yazdırmıyorum. (Mektubun burada aslında bir buçuk satırlık silsilesi vardır.) Gazete, bilemediğimiz bir sebeble, Mersinli Cemâl Paşa'nın bâzı cümlelerini sansür etmiştir. Ben, bütün hayât-ı askeriyemde nezîh ve nühüfte gözden ırak bir ömür geçirdim. Aykırı hiç bir maksad taleb etmedim. Ve hiç bir ferde ve cem'iyete kendimi propaganda ettirmedim. (Burada üç satırlık silsilesi vardır.) Yalnız şurasını da bilmek gerekir ki tâlib olunan gâye için güzergâh fenâ intihâb olunuyor. Harekât-ı askeriyemizin hesâbını verdiğimiz zamân, iyisi kötüsü anlaşılabilir. Yalnız şurası gizlenemez ki ortada bir mağlûbiyet felâketi vardır ve bu felâketde kumandanlar hesâb vermeye mecbûrdur. Onları şimdiden gazete sütûnlarında teşrîh maâlesef şahsıyet dâvâsına intikâl ediyor. Ben şahsım için (birkaç kelime silinmiştir) kirli bir maksada mâlik değilim. Fikrimi yazmak için başka bir kaleme de muhtâc değilim. Bu meslekde bulundukça gazete sütûnlarına yazmağa mecbûr olduğum ilk ve son yazılarım bu kadardır ve bu kadar kalacaktır." (Zaman, 5 Kânûnuevvel 1918; Bozkurt 2019: 25-26'dan naklen) Cevâd Rifat'ın Mustafa Kemâl'in iddiâlarına cevâben neşrettiği uzun makâle Münâkaşayı Memleket menfâatlerine mugâyir gören ve mizâcı da bu çeşid münâkaşalara müsâid olmıyan Mersinli Cemâl Paşa'nın bu nezîh mektubundan sonra, Mustafa Kemâl'in asıl hedef aldığı şahsıyet olan Yüzbaşı Cevâd Bey, Celâl Nûrî (İleri) tarafından neşredilen Âtî gazetesinin 26 Kânûnuevvel 1334 (26 Aralık 1918) târihli nüshasında, "Şam'ın Sukûtu" (Düşüşü) başlıklı bir makâleyle, bu def'a, muârızına uzun uzadıya cevâb veriyor, Şam'ın, bir kargaşa içinde bulunulması ve Almanların ihâneti sebebiyle müdâfaa edilemediğini anlatıyor. Mersinli Cemâl Paşa, Humus'ta müdâfaa yapıp düşmanın ilerleyişine kat'î sûrette sed çekmek üzere Ordusunu hazırlamış, fakat, İttihâdcı Hükûmet, ona bu imkânı vermemiş, Ordunun başına Mustafa Kemâl'i geçirmiş, o da, Adana'ya kadar yola devâm etmiştir... Yüzbaşı Cevâd Rifat Bey'in 26 Kânûnuevvel 1334 târihli makâlesindeki iki pasaj hassaten câlib-i dikkattir. Birinci pasajda dikkati çeken husûs, Mersinli