Günler geçiyor

Yaşam yürüyüşü hızını değiştirmeden sürüyor. Değişik evreleri olmasına karşın insanlığın varlık belirtisi niteliğiyle değerini koruyor. Dün geçmiş, bugün şimdi, yarın gelecek olarak varlık sürecimizin zaman dilimleri. Anılar, olaylar, umutlar dizisi. Beklentiler, kırgınlıklar, pişmanlıklar, gülüşler, ağlayışlar hepsi yaşamın olağan geçişleri. Dünya günlerinin değişik renkleri, hattâ karanlık dilimleri. "Yaşadıkça daha neler göreceğiz" sözü tüm geçişlerin doğallığını anlatmaktadır. İnsan ömrünün bir zaman katarı olduğu gerçeği böylece daha iyi anlaşılmaktadır.

Zamanın içine almadığı hiçbir şey yok. Her şey zaman içinde yaşanıyor, kazanılıyor, yitiriliyor. "Ortam" denilen yaşam alanı hepimizin iyi kötü tüm günlerini içeriyor. Kapsamı o kadar geniş, o kadar renkli ki içine almadığı hiçbir şey yok. Doğumdan ölüme uzanan süreç dünya günlerimizi kapsayan bir zaman dilimidir. Her şey durur, her şey biter ama zaman hiç bitmez, eskise de sürer, hep yenidir.

Herkesin umudu başka, yaşamı başka, yaşayacağı başkadır. Ömrün belirtileri değişik, getirip götüreceği birbirinden farklıdır. Yaşamı yaşanır yapan, yaşayanın yetişmesinden başlayarak son gününe kadar geçirdiği aşamalar, aldığı terbiye, eğitim ve alışkanlıklarıdır. Ama hepsinden önemlisi kendi yaradılış niteliği, tutum ve davranış özelliğidir. Yaşamı yaşanır kılan da bu değerlerdir.

Dünya günleri mutlulukla değer kazanır. Yaşamı değerli kılan içinde bulunulan ortam ve sürdürme olanağını veren koşullardır. Bunun kaynağı da aile terbiyesinden başlayan eğitim düzenlemeleri, insanların kendi anlayış ve çabalarıyla yaşamlarına kattıkları renk ve değerlerdir. Ama değişmez bir gerçek var ki o da insanlık değeri ve bu değeri doğrulayan çalışma ve çabalardır. Toplumsal katkısı olmayan, bencil, çıkarcı, tembel ve aylak kimseler yalnız çevreleri için değil, kendileri ve yakınları için de sakıncalı kişilerdir.