Uğurlar olsun...

Gazeteciliğe Ankara'da başlamama rağmen 1990 sonunda İstanbul'a gittiğim için Uğur Mumcu ile çok özel görüşmem ne yazık ki olmadı. 90 ya da 91'de protokolde bir asker tanıştırdı ayak üstü. Haftalık Yeni Düşünce'de yazıyordum. O yıllar MÇP'de Genel Başkan Yardımcısı olan emekli Binbaşı Ferruh Sezgin'in "Yeşil Kuşak Projesi" adlı yazı dizisini ilgi ile takip ettiğini ve tebrik ettiğini vurguladı. 1991 Kasım seçimlerinde Süleyman Demirel Başbakanlık koltuğuna oturdu. Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü, Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin idi. Azerbaycan'da Ermeni saldırıları sürüyor, yeni bağımsızlığına kavuşan Türk Cumhuriyetleri ile yakın ilişki, Özal'ın "Onlar Şii, biz Sünni'yiz. Azerbaycan, İran'a daha yakındır" sözleri ile hayal kırıklığına dönüşmüştü. Demirel, durumu düzeltmek için Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan'dan oluşan seyahat heyetine Alparslan Türkeş'i de dahil etti. O sırada Azerbaycan'daydım. Son durak Bakü'de karşıladım heyeti. Aynı şekilde Turgut Özal'ı son seyahatinde Bakü'den uğurladım. Her iki heyete başta Azerbaycan olmak üzere Türk Cumhuriyetleri konusunda önemli bilgiler verdim. Neredeyse 1 yıl ara ile gerçekleşen seyahatlerin son durağı Bakü'de aktardığım bilgilerden sonra, Ankara'ya davet edilerek, kapsamlı rapor hazırlamam istendi. Bir kaç gün sonra döndüm. İran'ın faaliyetleri, Türk okulları ve zemin bulmaya çalışan cemaatler konusunda uyarıcı nitelikli raporumu ilgililere sundum. Geri dönmeye hazırlanırken, çok değer verdiğim bir büyüğümüzle karşılaştık. (Halen yüksek bürokraside görevli olduğu için isim belirtemiyorum.) Raporun özetini anlatıp, İstanbul'a geçtim. Ertesi gün görev yaptığım gazeteden telefon ile arandım. Bir gün önceki sözlerimden etkilenen yetkili, konuyu Uğur Mumcu'ya anlattığını ve Mumcu'nun en kısa zamanda görüşmek istediğini belirtti. Bakü'ye gitmek zorunda olduğumu, dönüşte mutlaka geleceğimi belirttim. Kırtasiye ve kitap mağazalarıyla başlayıp, Zaman Gazetesinin baskıya geçişini ve okullar açma faaliyetlerine dair çok sayıda belge ile döndüm. Gazetem ertesi gün MÇP'nin kurultayını takip edip, notlar yazmamı istedi. 24 Ocak 1993'de kurultay haberlerini yazarken, salondaki görevli polislerin telsiz konuşmalarından Uğur Mumcu'nun bombalı suikast ile hayatını kaybettiğini öğrendiğimde dünyam yıkıldı. Mumcu'nun, "Cemaatlere, tarikatlara giren çocuklar 30 sene sonra general olacaklar, Cumhuriyete karşı ayaklanacaklar" sözü çınladı kulaklarımda. Tarihî cenazenin organizasyonunda önemli görev yüklenen Ankaralı gazetecilerin "Baba" dediği Ünal İnanç'ın yardımları ile Maltepe Camisi'ndeki cenaze namazına katıldım. Mumcu'yu uğurlarken, bir nüsha çoğalttığım rapor elimde kaldı. Diğerini ulaştırdığım çok önemli makamlar ne yazık ki gereğini yapamadığı için 15 Temmuz'u yaşadık.