Millet İttifakı'na nifak sokmak...

İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyesi seçimlerinin sonuçlarını AKP ve MHP halen hazmedebilmiş değil. Mevcut belediye başkanlarını istifaya zorlayıp İstanbul'da Binali Yıldırım, Ankara'da Mehmet Özhaseki ile yarışa giren R.T.Erdoğan, kazanacaklarından öylesine emindi ki henüz sandıklar açılmadan zafer pankartlarını astırmaya başladı. Erdoğan kendi partisi AKP'nin yanında Devlet Bahçeli'nin MHP'si ile seçimi garantilediğini sanıyordu. Ankara'da geçmiş dönemlerde Ülkü Ocakları ve MHP'de görev almış kimilerine göre "Özel isimler"i sürdü sahaya. Milliyetçi-Ülkücü kimliği bilinen Mansur Yavaş'a rağmen AKP'li Özhaseki'ye oy isteyenler şimdileri utançlarından dost meclislerine giremiyor. İstanbul'da tekrarlanan ikinci seçimlerde Bahçeli: "Mitili İstanbul'a sereceğim" sözlerinin yanında yakın çevresini teyakkuza geçirip AKP bayrakları altında Milliyetçi-Ülkücü oyları Binali Yıldırım'a yönlendirme gayretleri ters tepti. Fark 806 bini geçince olağanüstü mahcubiyet yaşadı. "Lidere sadakat onurumuzdur" diyenler yenildi. Kulis bilgilerine göre Erdoğan, Bahçeli ile görüşmelerinde bu konu yüzünden defalarca "Seçmenini kontrol edemediğini" vurgulayarak güvensizliğini ifade ediyordu. Erdoğan-Bahçeli arasındaki bu "Güven itibarı"na giden yolda başta Ankara ve İstanbul olmak üzere 11 büyükşehir belediyesi ve diğer il ve ilçelerde AKP'nin kaybetmesinin yegane faili olarak İYİ Parti ve Meral Akşener hedefe konuldu. O, Akşener ki İstanbul ve Ankara'da günlük 6-7 ilçeyi gezip Yavaş ve İmamoğlu'na oy istemişti. Dahası tekrarlanan İstanbul seçiminde CHP yöneticilerinden daha fazla Akşener'in gayret gösterdiğini kimse inkâr edemez. Bunu en iyi CHP yönetimi bilir. Dolayısı ile İmamoğlu ile Akşener arasında doğan "Abla-kardeş hukuku"nun oluşması kadar doğal bir şey olamaz. İmamoğlu henüz Beylikdüzü Belediye Başkanı iken anne-babasından kız ister gibi İstanbul adaylığı teklifinde bulunan Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Baba-oğul gibiyiz" tespiti de bir o kadar doğrudur. İmamoğlu'na verilen haksız ceza ile beraber Saraçhane'ye yapılan çağrıya bigane kalmak mümkün değildir. Tepkiyi geniş kitlelere ulaştırarak gündemi belirlemek de propaganda metotlarının vazgeçilmezleri arasındadır. Sayın Meral Akşener'in tüm randevularını iptal ederek İstanbul'a hareket etmesi asla rol çalma olarak nitelendirilemediği gibi fedakârlıktır. Kaldı ki Sayın Akşener'in İstanbul'a hareket etmeden önce ve sonrasında başta Sayın Kılıçdaroğlu olmak üzere "6'lı Masa'nın Genel Başkanları" ile yaptığı telefon trafiği ortadadır. Öte yandan Meral Akşener gibi dominant karakterin "İzin istemesi" söz konusu olamaz. Zaten Sayın Kılıçdaroğlu'nun da "Benden izin almadılar"