Kamuoyu araştırmalarının gerçek yüzü...

"Bütün renkler kirlendi, birinciliği beyaza verdiler..." tespiti hayatımızın tüm anlarında gösteriyor kendisini. "Siyasi Ahlak Yasası"nı bile TBMM'de kabul etmedi AKP ve MHP. Medyanın neredeyse yüzde 80'ini yandaş hale getiren iktidar, kamuoyu araştırma şirketlerinin önemli bölümünü kontrol altında bulunduruyor. Devlet kuruluşları, belediyeler ve örtülü ödeneklerden aktarılan paralarla iş ahlakını hiçe sayanlar; iktidarın hoşuna gidecek sonuçlar açıklayarak "Yönlendirme" görevlerini yerine getiriyorlar. İşin bir başka boyutu da "Pıtırak" gibi yeni, ismi bilinmeyen şirketlerin naylon raporları haber ve yorumlara yansıyor. 30 yılı geçen sürede gazeteciliğin yanında bazı kamuoyu şirketlerinde danışmanlık ve saha gözlemciliği yaptım. Sonuç değerlendirme kurullarında görev yaptım. Bu esnada çaycılık, şoförlük, anketörlük yapanların son 5-6 yılda şirket sahibi olduğuna da tanık oldum. Öylesine sonuçlar açıklıyorlar ki gülmek yerine öfkeleniyorum. Yandaş medyanın yöneticileri de mesleki kariyerlerini incelemeden sırf saraya soytarılık yapmak için ekranlara çıkarıyor, beş para etmeyen raporları köşe yazılarına taşıyarak meslek haysiyetini çukura gömüyorlar. Defalarca yazdım, konuştum. "Siyaset Bilimi Üniversitelerde ana bilim dalı" oldu. Sosyoloji, psikoloji, matematik, istatistik gibi birçok bilim dalını içeren siyaset bilimine aykırı olan sonuçlar vatandaşlarımızın güvenini de sarsıyor. Bir dönemin en büyük araştırma şirketlerinin bazıları tarihe gömüldü. Bazıları da işportaya düştü. Son günlerde kolay para kazananlar güvenirliliklerini yitirince dükkanlarını kapattılar. Bazı holdinglerde maaşlı danışman kadrosunda kenara çekilmek zorunda kaldılar. Bir de "Yüzsüzler" grubu var ki evlere şenlik. Senelerce iktidarın yalakalığını yapıp ballı paralar kazananlar "Güvenilirliğini kaybedenler" saray çevresinden uzaklaştırıldılar. İktidarın sonunun geldiğini anladıkları için hemen alternatif siyasi partilerin kapısında yüzsüzce yatıp en azından "Abonelik" kopardılar önce. "Abonelik" konusunu açalım. Bazı kamuoyu şirketleri aylık ya da yıllık "Abone ücreti" karşılığında araştırmaları esnasında kendilerinden talep edilen 3-4 soruyu ankete koyarlar. Ve sonuçlarını ilgili kuruluşa bildirip hak ettiklerini sandıkları para ile şirketlerinin masraflarını karşılarlar. Siyasi parti, belediyelere, holdinglere fatura keserler. Araştırmanın künyesinde küçük harflerle "2, -2 yanılma payı" yazılıdır. O artı 2 ve eksi 2'yi abonelerine, fatura kestiklerine avantaj sağlama yönünde kullanırlar. Değerli okuyucularımızın dikkatini bazı siyasi partilerin binde 3-5 olmasına rağmen yüzde 2-3 gösterilmesinin kaynağı işte burasıdır. Yani "Parayı veren düdüğü çalar" ile yüzleşmemizin sebeplerinden birisidir. Bir de bu alemde "Kalleş"ler vardır ki akademik unvanlarından utanmadan 2-3 ay önce yüzde 17'ye kadar yükselttikleri siyasi kuruluşun aboneliğini iptal etmesi üzerine bir anda 7-8'e düşürürler. 3-5 ay önce "Çok kan kaybetti" dedikleri iktidar ve ortaklarını yükseltip "Toparlandığı gibi hıza yükseliyor" ibaresini utanmadan, arlanmadan konuşur ve yazarlar. Siyasi