Halkı kin ve şiddete teşvik etmek...

Canım memleketimde en ucuz etikettir hainlik. İşine gelmeyenleri yıldırmak, hapse tıkmak için bir de "Halkı kin ve şiddete teşvik etmek" diye bir suç uydurdular. Vesayet altındaki hukuk sopası ile korku salmanın kolaylığını buldular. Gak dedin. Soruşturma. Guk dedin hapishaneye. Neredeyse boş vakitlerimiz adliye koridorlarında, duruşma salonlarında geçiyor. Geçtiğimiz hafta Edremit'te söyleşi ve kitap fuarındaydık. AKP'nin ilçe Başkanlığı konuşmalarımızı beğenmemiş suç duyurusunda bulunmuş. Sadece bu satırların yazarını değil. CHP Mersin Milletvekili, yolsuzluk dosyalarını ifşa eden sevgili kardeşim Ali Mahir Başarır, TİP Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, CHP Balıkesir eski Milletvekili Mehmet Tüm, CHP İstanbul eski İl Başkan Yardımcısı Murat Akbaş ile ilgili suç duyurusu üzerine soruşturma açılmış. Teknoloji ilerledi. Konuşmamın tamamının görüntülerini buldum. Üşenmedim! Yazıya döktüm. En büyük jüri millettir. Allah rızası için soruyorum. Aşağıda, noktasını, virgülünü atmadan yazdığım konuşmada suç var mı .... Gidiyor gitmekte olan diye başlayalım sohbete değerli dostlar. "İmamların Öcü"nü 15 Temmuz'dan 2 yıl önce yazdığımda dip notlarında da şunu belirtmiştim. Demiştim ki "G gününü bekliyorlar, bir darbe girişiminde bulunacaklar" dediğimde benimle dalga geçtiler. Üstelik o çok korumaya çalıştığımız, o başımızın üstünde tuttuğumuz askerler bile benimle dalga geçtiler. Dahası Genelkurmay 2. Başkanı beni mahkemeye verdi. Olsun. Her şeyin bir bedeli var. Olsun biz bedelini ödeyeceğiz. Kimileri yazar kurşunlanır, kimileri yazar saldırıya uğrar, kimileri yazar hapis yatar. Ben hapse giderken, benim oğlum şöyle dedi. Ayaş Cezaevine gidiyorum abi .Cumhurbaşkanına hakaret suçundan. "Baba" dedi, "Şimdi cezaevine gidiyorsun. Fena bir yazar değilsin. Çok iyi yazar olabilmek için çok hapis yatmak lazım. Kemal Tahir gibi Nazım Hikmet gibi" dedi. Ben buraya gelirken ki Edremit'e bu ikinci gelişim. 3 yıl önce geldiğimden çok daha farklı gördüm. Çok daha gelişmiş, çok daha güzel gördüm Edremit'i. Başta sayın Belediye Başkanı olmak üzere emeği geçen bütün dostlarımıza çok teşekkür ediyorum. Değerli dostlar, Edremit'in önemli bir düşünürü var. Buraya gelirken de onun çok güzel bir türküsünü dinledim. "Aldırma Gönül Aldırma". Sabahattin Ali'nin bütün eserlerini çok severim ama bende en önemli iz bıraktığı bir cümlesi var, diyor ki; "deli gibi sevmeyin, muhlis normal akıllı insanlar gibi sevin" diyor. Doğru şimdi bakıyorum burada çoğunluk hanımlar. "İstanbul Sözleşmesini" ortadan kaldırdılar, her gün 3'üncü sayfada kadın cinayetleri haberleri var. "Sevdim öldürdüm", " kıskandım öldürdüm". Görüyorum ki bu salonu daha bu erken saatlerde kadınlar doldurmuş. "Kadınsız devrim olmaz.." Kadınları yürekten selamlıyorum. "İmamların Öcü" çok uzun hikaye. Ben, bugün o kitabın, kitaptaki konulara fazla girmek istemiyorum. Kitap reklamlarını sevmiyorum ama çok önemsediğim bir söz var. Server Tanilli diyor ki "Dikkat et insanın tarih bir kere fotoğrafını çeker. Dikkat et gözlerin kapalı çıkmasın." Bakıyorum, başta hanımlarımız olmak üzere herkesin gözleri açık. Genç kızlarımızın da gözleri açık. Tarih herkesin fotoğrafını çekiyor. Değerli dostlar, biz yarın öbür gün göreceğiz ve tarih yazacak kimin gözlerinin kapalı olduğunu kimin açık olduğunu. Bu yüzden gazeteciler hapse girebilir. Uğur Mumcu'yu havaya uçurdular, parça parça ettiler. Abdi İpekçi'yi vurdular da öldü mü Rahmetli Uğur abi hayatta olsaydı belki bu kadar belki konuşulmazdı. Onun için bizim yolumuz Uğur Mumcuların, Abdi İpekçilerin yoludur ve dolayısıyla biz yazmaya devam edeceğiz. Suya yazacağız, buza yazacağız, gerekirse bedel ödeyeceğiz, hapse gireceğiz ama yılmayacağız. Arkadaşlarımızın bir bölümü o bedeli ödedi. Benim çok sevdiğim, saydığım, yakın dostum Tuncay Özkan'ı beş buçuk yıl hapiste tuttular değil mi Sonra ne oldu Beraat etti.. Pardon bile demediler. Ama bu millet onu başının tacı yaptı, milletin vekili yaptı. O günleri de göreceğiz inşallah. Gezi direnişinde haksız yere hapiste tutulan 7 Türk aydınını buradan selamlıyoruz. Silivri'ye selam söylüyoruz. Bakırköy Kadın Cezaevi'ne selam söylüyoruz. Bununla da yetinmiyoruz. Türk silahlı kuvvetlerinin elini kolunu kırmak için başlatılan o kumpas davaları malumunuz. "Ergenekon" dediler yalan çıktı. "Balyoz" kumpas çıktı. Askeri Casusluk yetmedi. Askerden alacakları intikamlar yetmedi. Bu sefer de bir "28 Şubat yalanı" uydurdular. 28 Şubat'ta, yaşları 75 ile 90 arasında hapis yatan Generallerin rütbelerini söktüler. Ama onları bizim yüreğimizden kimse sökemeyecek. O Generalleri de buradan yürekten selamlıyorum. Sevgili dostlar, bu Türk sağında ve Türk solunda bir hastalık var. Sağcılar, "devrim" kelimesinden hep ürkerler. Yerine yıllarca "İnkılap, minkılap" dediler. Solcularda da "milliyetçilik" kelimesinden bir ürküntü vardır onlar da "Ulusal mulusal" derler. Oysa bizim liderimiz, önderimiz Mustafa Kemal olduğuna göre "biz hem devrimciyiz hem de milliyetçiyiz." Bu böyle biline. Bunlardan korkmayacağız. Lafa gelince, böyle bol keseden vatan nutukları, Sakarya nutukları atanlar var. Onlar şunu bilmiyorlar, bu ülkenin ilk aydınlarından istibdada ilk baş kaldıran Namık Kemal, "Vatan yahut Silistre" ile yani vatan değince, vatan sevgisi deyince Namık