Bayrama özel sorgulama!

Rahmetli anacağım: "Yarım doktor candan, yarım imam dinden eder" özdeyişini sıkla hatırlatırdı. Yalan-yanlış sözde hadislerin mantığa aykırı olduğunu vurguladığımda merhum babam da "İlim dışındakiler kabul edilemez" tespiti ile tartışmayı noktalardı. Yakın akraba ve komşu çevremizdekilerin "Alınları secdeye varıyor. Kul hakkı yemez" savunmalarına "Cenazeleri, düğünleri ayrıştıran, camileri, mescitleri, bayramları bölenlerin müminliğinden şüphe duyarım. Allah'ın ayetlerini kendi siyasi anlayışları için yorumlayanların yanında olmamız mümkün değil. Keşke Atatürk 10 yıl daha yaşasaydı da bu dinbazlardan kurtulsaydık" derdi dedem Kamberli Osman Ağa... Emevi kültürünü "Din" diye yutturmaya kalkışanlara acımasızdı dedem: "Yıkıl Cahil..." diye kovardı. Cumhuriyetin kurucu değerlerine karşı çıkanları affetmezdi. Tarikat ve cemaatlerin İngiliz ajanları tarafından yönlendirildiğine dair tarihi belgeler ile anektodları anlatır, Tanrı ile kul arasına girmeye kalkışanları alenen üç kağıtçı olduğunu vurgulardı. Okuma-yazması olmayanların, ezber zorluğu çekenlerin Türkçe dua okumalarının ibadet olarak kabul edileceğini; zira insanı yaratan, onlara ayrı ayrı dil veren Tanrı'nın tüm dillerdeki ibadetleri anladığını vurgulardı. Bütün dinlerin temelinde "Ahlak"ın esas olduğunun altını çizerken Tanrı'nın yarattığı, koruduğu kullarını cehennem denilen yerde cezalandırmasının söz konusu olamayacağını da öğretti bize... Cennet yada cehennemi görmüş gibi tasvir ederek hayal ötesi saçmalıkları satmaya kalkışanlar için en yumuşak tespit ile "Hayal gücü yüksek ama doğru değil" derdi. Din ile ilgili hiç bir problemim yok. Tüm inançlara saygım sonsuz. Derdim "Dinbaz"larla ilgili. Ve de cahillerin sorgusuz biatlarına dair. Televizyon ekranlarında yıllarca, milyarlarla yolunu bulup, kendisini Peygamberin silah arkadaşı zannederek göz göre göre yalan söyleyen akademisyen unvanlı üç kağıtçılarla... Daha önce bu sütunlardan yazdım. 850 yıldan fazla yazılı şeceremiz var. E-Devlete bile büyük büyük dedemin adı Molla Musa... Dulkadiroğlu Beyliğinin İmamoğlu komundanız. İpek yolu üzerinde Kayseri-Malatya güzergahında Kamber köyü nüfusuna kayıtlıyım. O yolun yüzlerce yıl güvenliğinden sorumlu tutulmuş ailenin bireyiyim. Dedelerimden, ailemden "Dindarlar ile dinbazlar arasındaki farkı öğrendiğim" için soyadını sonradan değiştiren ve benim güzel memleketim Kayseri Belediyesini Melih Gökçek gibi yöneten Mehmet Özhaseki'nin Mekke'deki tavaf esnasında anlattığı kuyruklu yalana isyan ediyorum. Buyursun mahkemeye versin. Yeterince dosya var. Özhaseki'nin mi Yoksa Demirağ'ın mı gerçek Kayserili, gerçek inançlı olduğunu mahkemelerin görevlendireceği bilirkişiler belirler. Yargının üyeleri nasıl hüküm verir umurumda değil. Lakin Kayseri'de Sayıştay denetçilerinin bulamadığı ancak parasının ödendiği alt ve üst geçitlerin hesabını veremeyen Özhaseki, başkent de Mansur Yavaş karşısında bozguna uğramanın acısını atlatamamış olsa gerek. Özhaseki'ye tavsiyem Bülent Arınç'dan ders almasıdır. Arınç, kürsüde konuşurken, din adına ahkam keserken