Yazar ve otorite

Roland Barthes'ın "yazarın ölümü" diye bahsettiği şey ile Nietzsche'nin "Tanrı'nın Ölümü" diye bahsettiği durumlar arasında bir açıdan bakıldığında doğal sayılabilecek paralellikler var. Yazarlık eskiden neredeyse bir Tanrı'ya atfedilebilecek bir otoriteyi gerektiriyordu ve bir yazarın metin olarak önümüze koyduğu eser yazarını her türlü insani özellikten neredeyse tenzih edilerek bir yorum sürecine tabi tutulabiliyordu. Yazı yazmak nihayetinde bir karar vermeyi gerektiriyor. Meşhur Fransız düşünürü Jacques Derrida yazarın yazı yazma anını "karar verilemeyecek" bir durumda bir "karar verme" cüretkarlığı olarak tasvir eder. Karar verilemezlik anı aslında yaşadığımız dünyanın karşısında beşer olarak, hatta insan olarak gökten bir vahy veya ilham almıyorsak içinde bulunduğumuz kaybolmuşluk durumumuzu ifade eder. Ancak insanoğlu gökten ilham almayı beklemeden de bir karar vermektedir ve aldığı kararlarla doğru yolu bazen bulsa da aslında genellikle bulmuyorsa da, kendine ve başkalarına bir yol açmakta veya oluşturmaktadır. İnsan aklı sayısız seçenek arasında hangi tercihinin doğru yol olacağına hangi saiklerle ve hangi çıkarımlarla karar verir Burada akıl kendisine nasıl bir ışık tutar ve ister salt aklın sınırları içinde istese de akıl kendisini etkileyen, kendisine yön veren başka saiklerle, duygularla verdiği kararlarla doğruyu gösterme imkânı nedir İnsanlık kadar uzun bir tartışmayı sürekli besleyen bir soru bu. İnsanın her zaman ve her yerde karşısına çıkan, herkesi sıfır baştan yakalayan bir soru. Ama işte insanın kendisini otorite hissettiği zamanlarda bütün sorulara cahilce cevaplar verdiği zamanlarda olduğu gibi hemen aceleye getirilip cevaplanabilen bir soru aynı zamanda.Yazar herhangi bir insandan daha fazla bu sorular ve başka sorular karşısında bilgili biri midir Yazara başka insanlara verilenden daha fazla bir bilgi, vahy, yetenek mi verilmiştir ki karar verilemez bir dünya gerçeklik karşısında bir karar verip bir yazgı iddiası da olabilen yazıya, yazılana karar verebiliyorYazarlığın Batı dillerindeki karşılığının author olması ile yazarlığın bir otorite gerektirmesi arasındaki bağlantı elbette tesadüf değildir. Yazar tam da karar verilemeyecek durumda bir karar vermekte, üstelik verdiği kararı herkesin yapamadığı şekilde bir yazıya bağlamakta bir otorite uygulamaktadır. Ne kadar delile, bilgiye, mantığa dayansa da aslında her türlü yazı bir retorikle kurulur, belağat ile, güzel veya ikna edici bir söz ile bir hikâye ile. Dolayısıyla otorite aynı zamanda gerçekliği hikâye bütünlüğü içinde düzenleyebilme imtiyazını, retorik ile kurgulayabilme yeteneğini de içerir. Ama bu retoriğe dayalı otorite gerçekliğe dair hakikati söyleme özelliğini zorunlu olarak getirmiyor. Sadece karar verilemeyecek durumda karar verebilme özelliğinin çoğu kez sadece cüretkarlık gerektirdiğini söyleyebiliriz. Cesaretiniz varsa sözü gerçekliği istediğiniz şekilde çarpıtmakta da kullanabilir istediğiniz gerçekliği inşa etmekte yaratmakta kullanabilirsiniz. Bu konuda