Bir at hırsızının nasuh tövbesi...

Bir hırsız bulunduğu şehrin en büyük âlimi ve evliyâsının atını çalmak için ahırına girdi... Abdullah-ı İlâhî hazretleri Anadolu evliyâsının büyüklerindendir. Kütahya'nın Simav kasabası civârında bir köyde doğdu. Buhârâ'ya giderek Ubeydullah-i Ahrâr hazretlerine talebe oldu. İcazet verilerek Rumeli'de Vardar Yenicesi'ne gönderildi. Burada Nakşibendiyye-Ahrâriyye yolunu yaydı. 1491 (H.897) yılında orada vefat etti. Bir sohbetinde, şöyle anlattı: "Bir hırsız geceleri at çalıp satardı. Ömrünü böyle hebâ ederdi. Bir defâsında da, bulunduğu şehrin en büyük âlimi ve evliyâsının atını çalmak için ahırına girmişti. Tam atı çözüp götüreceği sırada, ahırın duvarı yarılıp, içeriye bir nûr yayıldı. Bu nûr içinde, iki nûr yüzlü zât gözüktü. Hırsız bu hâli görünce, kendini hemen at gübrelerinin arasına atıp gizlendi. Korku ve telaş içinde boğazına kadar gübre içine gömüldü. Bu sırada yarılan ahırın diğer duvarından daha parlak bir nûr gözüktü. Bu nûr arasında da, o zamânın kutbu, en büyük velîsi olan ev sâhibi çıktı. Öncekiler onu görünce hürmet göstererek selâm verdiler. Ev sâhibi diğerlerine niçin geldiklerini sorunca; "Falan evliyâ arkadaşımız vefât etti. Onun yerine kimi tâyin edeceğiz Size arz etmek istedik" dediler. Atların sâhibi olan zât; "Onun yerine, at hırsızını tayin ettik" dedi. Soran iki zât da evliyâ olup ricâl-ül-gayb denilen velîlerden idiler. At hırsızlığı yapmaya gelen kimsenin, gübreler arasına gömülüp saklandığını biliyorlardı. Hemen yanına varıp, onu gübreler arasından çıkardılar, gönlünü alıp, tebrik ederek kucakladılar. Atların sâhibi ve zamânın kutbu