Şeytanı sevindirmeye ne kadar devam edeceğiz

"Nefislerimizin arzuları peşinde koşan biz ahmaklar, ne zaman aklımızı başımıza toplayacağız" Abdülmu'tî Efendi evliyânın büyüklerindendir. Kuzey Afrika memleketlerinden birinde doğdu. Mâlikî mezhebi fıkıh bilgilerinde âlim oldu. Zamânın büyüklerinden Zeynüddîn Hâfî hazretleriyle tanışıp, onun talebeleri arasına katıldı. Yanında kalıp, yıllarca hizmet etti. İcâzet alıp, Mekke-i mükerremeye gönderildi. Orada vefat etti. Bir sohbetinde şunları anlattı: Gençlik, ömrün en kıymetli zamanıdır. İnsanın sıhhatli, kuvvetli olduğu zamandır. Bu zaman, her gün geçiyor, azalıyor. Erzel-i ömür olan ihtiyârlık yaklaşıyor. Yazıklar olsun ki, en şerefli, en lüzûmlu iş olan, marifetullahı kazanmayı, hayâl olan erzel-i ömre bırakıyorsun. En şerefli olan zamanlarını, en zararlı, en kötü şey olan, nefsin arzularına kavuşmak için sarf ediyorsun. Peygamberimiz, (Yarına yaparım, yarına yaparım diyenler, aldandı) buyurdu. Allahü teâlâ, insanları ve cinleri (Marifetullaha) ve Allahü teâlânın rızasına, sevgisine kavuşmak için yarattı. Nefislerimizin arzuları peşinde koşan biz ahmaklar, ne zaman aklımızı başımıza toplayacağız Ne zamana kadar, bu nîmetten mahrum kalacağız Nefsi ve şeytanı sevindirmeye ve Allahü teâlânın rızasından mahrum kalmaya ne kadar devam edeceğiz Dünya lezzetleri nefsin arzularıdır. İnsânın, Allahü teâlânın marifetine kavuşmasına mâni olan en kuvvetli düşman da, nefsin arzularıdır. Bu arzular bitmez ve tükenmez. Hepsi de çok zararlıdır. (Maksûdün, mâbudundur) sözü meşhûrdur. (Nefslerinin arzularını ilah edinenleri görmedin mi) âyet-i kerimesi, bu sözümüzün vesikasıdır. Marifetullah, Allahü teâlânın zâtını