"Ey basîret sâhipleri! İbret alınız!.."

"İnsanlar, niçin yaratıldıklarını unutmuşlardır. Hâlbuki, bu dünyâya Allahü teâlâya kulluk için geldiler..." Ahmed bin Âsım Antâkî hazretleri evliyanın büyüklerindendir. Antakya'da doğdu. 853 (H.239) senesinde vefât etti. Fudayl bin Iyâd, Hâris-i Muhâsibî ve Ebû Süleymân-ı Dârânî'nin sohbetlerinde kemâle geldi. Tebe-i tâbiîn neslinden olup, Bişr-i Hafî ve Sırrî-yi Sekatî'nin akranlarındandır... Ahmed bin Âsım Antâkî buyurdu ki: "Ben öyle bir zamâna yetiştim ki, o vakit İslâm, başlangıcındaki gibi garip oldu. Hak söz de garip oldu. Bir âlim özlenip yanına gidildiği zaman, o, hürmeti seven, başkan olma arzusu ile dolup taşan, gönlünü dünyâya kaptırmış olarak görülür oldu. Âbid (çok ibâdet eden) birisine gidildiği zaman, ibâdet bilgilerini bilmeyen, büyük düşman şeytan tarafından mağlup edilmiş birisi olarak bulunur oldu... Diğer insanların durumu zâten mâlûmdur. Evet, insanlar dünyâlarına mağlup olmuşlar, arzu ve isteklerine uymuşlar, kendilerini beğenir duruma düşmüşler, dünyâlıkları için cimri, dinleri için çok tâvizkâr ve müsamahakâr olmuşlar, Allahü teâlânın emirlerini yerine getirmekte gevşeklik göstermişlerdir. Başlarına gelen musîbetlerden dolayı, kazâyı zemme (kötülemeye) kalkışmışlar, şehvetlerine dalarak, dünyâda huzursuz olmuşlar, kalpleri taş gibi katılaşmış. Niçin yaratıldıklarını unutmuşlardır. Hâlbuki, bu dünyâya Allahü teâlâya kulluk için geldiler. Bu dünyâ bir imtihân yeridir. Evet, insanlar Allahü teâlâya tevekkülü, Allahü teâlâya güvenip dayanmayı da bırakmışlar. Altın ve gümüş peşine düşmüşler. Onlar meclislerde toplantılarda, süslü sözlerle konuşmaya çalışırlar. Gazap (hiddet) zamânı kibirli bir edâ ile bağırıp,