"Dünyaya düşkün olmak günahların başıdır"

İnsân, niyeti ve işleri, ne kadar hâlis ve iyi olsa da, kendini kusurlu ve kabahatli bilmelidir. Ebû Rebâh Dücânî hazretleri evliyanın büyüklerindendir. 1809 (H.1224) senesinde Filistin'de Yafa'ya bağlı Beyt-i Dücan köyünde doğdu. Birçok âlimden ilim öğrendi. Dînî ilimler ve tasavvuf yolunda icâzet aldıktan sonra insanlara Ehl-i sünnet îtikâdını anlatmaya çalıştı. 1877 (H. 1294) senesinde vefât etti. Bir sohbetinde şunları anlattı: Biz fakirlerin, Allahü teâlâya karşı aşağı, küçüklük düşüncesi içinde olmamız, her şeyi ondan beklememiz, kalbi kırık, hep yalvarıcı ve ona sığınıcı olmamız, kulluk vazîfelerini yapmamız, İslâmiyetin dışına taşmamamız ve sünnet-i seniyyeye sıkı sarılmamız lâzımdır. Hayırlı işler yaparken niyetlerimizi düzeltmeliyiz. Kalblerimizi, dünyaya düşkün olmaktan kurtarmalıyız. Her uzvumuz İslâmiyete teslim olmalıdır. Ayıplarımızı görüp, günahlarımızın çokluğunu düşünüp, Allahü teâlânın intikâm almasından korkmalıyız. İyiliklerimizi az görmeli, günahlarımız az olsa da, çok bilmeliyiz. Şöhret sahibi olmaktan, insanlar arasında iyi tanınmaktan çok korkmalı, titremeliyiz. Peygamberimiz, (Din veya dünya işlerinde iyi tanınarak parmakla gösterilmek, bir kimseye zarar olarak yetişir. Bu zarardan ancak Allahü teâlânın koruduğu kurtulabilir) buyurdu. İnsân, niyeti ve işleri, ne kadar hâlis ve iyi olsa da, kendini kusurlu ve kabahatli bilmelidir. Dîne yaptığı hizmetlere, İslâmiyeti kuvvetlendirmesine ve insanların doğru yola gelmelerine sebep olmasına güvenmemeli ve bunlarla övünmemelidir. Bu güzel işleri, kâfirler ve fâcirler de yapabilir. Resûlullah, (Çok olur ki, Allahü teâlâ