Allahü teâlânın ihsânı ve rahmeti olmasaydı!

"Kulların en aşağısı, namazını ve tesbîhini kendi gözünde büyülten kimsedir..." Abdullah el-Harrâz hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Rey ve Bağdâd'da ilim tahsîl etti. Çok hadîs-i şerîf ezberledi. Mâlik bin Enes'ten hadîs-i şerîf rivâyet etti... 922 (H.310) târihinde vefât etti. Abdullah el-Harrâz hazretleri evliyânın büyüklerinden Ebû İmrân Kebir'in sohbetlerinde mânevî olgunluğa kavuşup, kemâle geldi. Ebû Hafs Haddad ile görüştü. İlim ve irfanı ziyâdeleşti. Bâyezîd-i Bistâmî hazretlerinin talebeleri ona çok hürmet eder, büyük bilirlerdi. Yıllarca Mekke-i mükerremede misâfir olarak kaldı. Keramet sahibi ve nasihatleri tesirli bir zat idi. Muhammed bin Dâvûd Dîneverî anlatır: Abdullah el-Harrâz Mekke-i mükerremede iken bir defâsında sohbetine gittim. Dört gündür bir şey yememiştim. Sohbete başladığında; "İçimizden biri dört gündür aç. Açlıktan feryâd ediyor. Yâni ben açım der gibi bir hâli var" dedi. Sonra da; "Dünyâya gelen bir canlı Allahü teâlâdan ümid ettiği şeye kavuşunca hayâtını vermiş ne ehemmiyeti var" buyurdu. Sohbetlerinde buyurdular ki: "Bizim yolumuz fütüvvettir (cömertliktir). Yâni kimseden bir şey istemek değildir." "Kulların en aşağısı, namazını ve tesbîhini kendi gözünde büyülten, yaptığı ibâdetler sebebiyle, Allahü teâlâ katında kıymeti olduğunu zanneden kimsedir. Eğer Allahü teâlânın ihsânı ve rahmeti olmasaydı, peygamberlerin (aleyhimüsselâm) işlerinin bile ne kadar zor olduğu görülürdü. Nasıl