"Âlimler, Peygamberlerin vârisleridir..."

Din bilgisi iki kısmdır: Biri kalbde olan faydalı bilgilerdir. İkincisi, dil ile anlatılan zâhir bilgileridir. Şeyh Abdülkuddûs hazretleri evliyânın büyüklerindendir. 1538 (H.944) senesinde Hindistan'ın Kenkûh şehrinde vefât etti. Zamânın âlimlerinden ilim öğrendi. Abdülhak Radulevî'nin sohbetlerinde bulundu ve talebesi olmakla şereflendi. Sühreverdî ve Çeştî büyüklerinden olan Kâsım Evdehî'den icâzet aldı. Şeyh Abdülkuddûs birçok talebe yetiştirdi. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin babası Abdülehad hazretleri, Abdülkuddûs'un talebelerindendi. Oğluna yazdığı bir mektubunda şöyle nasîhat etti: "Vaktin kıymetini bil! Gece ve gündüz ilim öğrenmeye çalış! Her zaman abdestli bulun! Beş vakit namazı sünnetleri ile ve ta'dîl-i erkân ile, huzûr ve huşû ile, Allahü teâlâyı görür şekilde ve Peygamberimizin bildirdiği gibi kılmaya çalış! Bunları yapınca, dünyâda ve âhirette sayısız nîmetlere kavuşursun. İlim öğrenmek, ibâdet yapmak içindir. Kıyâmet günü, işten sorulacak, çok ilim öğrendin mi diye sorulmayacaktır. İş ve ibâdet de, ihlâs elde etmek içindir. Her şeyi Allahü teâlânın rızâsı için yapmak olan ihlâs da, hakîkî mâbûd ve kayıtsız şartsız var olan Allahü teâlâyı sevmek içindir." Bir sohbetinde şunları anlattı: Bazıları bâtın ilimlerine inanmıyorlar. Bâtın bilgilerine inanmayan ise, Muhammed aleyhisselâmın dîninin sırlarına inanmamış olur. Böyle kimseye bid'at ve dalâlet ehli denir. Îmanlı görünür ise de, münâfık gibidir. Bir hadis-i şerifte, (Din bilgisi iki kısmdır: Biri kalbde olan faydalı bilgilerdir. İkincisi, dil ile anlatılan zâhir bilgileridir) buyuruldu. Yine hadis-i şerifte,