O günler ne güzel günlerdi...

"Ne arabamız ne evimiz ne makamımız vardı. Ama o kadar mutlu idik ki anlatamam..." Acemi pazarlamacılığımla ilgili hatıramı anlatmaya bugün de devam ediyorum... Baktım o ansiklopedi ekibi bir takım bile satamamış, köylüye bahane buluyorlardı. Bana sordular. "Rabbime şükürler olsun çok güzel satış oldu. 14 takım sattım" deyince şaka sandılar. Çantamı açıp satış sözleşmelerini gösterdim. Bana hangi pazarlama okulunu okuduğumu sordular. "Okul falan okuduğum yok" dedim. Sonra birbirimize başarılar diledik, helalleştik... Sabah erkenden büyük bir heyecan ve sevinçle iş yerime geldim. Sözleşmeleri paraları Cahit Abiye teslim ettim. Yaşadıklarımı anlattım. Çok sevindi. "Alnından öperim çok iyi bir iş çıkarmışsın, o zaman hemen hazırlan o sattığın ansiklopedileri bugün beraber götürüp teslimatlarını yapalım" dedi. Bu habere ben de çok sevindim... Hemen depoya gittik birkaç arkadaş daha geldi. Üç takım fazladan yükleyelim çünkü o öğretmenlerin içinde birkaç kişi daha alabilir dedik. Öğleye doğru Cahit Abiyle yola çıktık. Önce İshak Çelebi kasabasına uğradık. Elli yaşlarında Sami isimli çok iyi bir tanıdığım vardı. Çok iyi bahçıvandı. Bölgede binlerce yabani ağacı aşı yapmıştı, beş kuruş almadan. Yıllar geçti hâlâ yılda bir iki de olsa o meyvelerden yiyor ve ona Fatihalar okuyorum. Ona uğradık. Durumu anlattım hiç tereddüt etmeden bir takım aldı parasını peşin ödedi. Kahvenin önünde bize çay ikram etti. Çayları yudumlarken Cahit Abi biraz sohbet etti. E, Cahit Abi dolu dolu bir insan. Sohbeti de gerçekten insana huzur verirdi Ne güzel günlerdi. Ah keşke bir daha o