Madem bu kadar kolay ise...

Bu yazıyı okuyunca babamın, bana yıllar önce anlattığı, film gibi bir hatırası aklıma geldi. Babam da yaşadığı bu olaydan sonra kumarı ve şans oyunlarını oynatanların kazandığını tecrübe etmiş ve bir daha bu tür tezgâhlara düşmemiş...Mesleğe gardiyan olarak Malatya'da başlayan babam, yetmişli yılların başında başgardiyanlık kursuna katılmak için Ankara'ya gitmiş. O zamanlar daha otuzlu yaşların başındaymış. Bir hafta sonu, yolu, başkentin meşhur mekânı olarak bilinen Gençlik Parkı'na düşmüş...Tek başına parkta dolaşırken kerli ferli birkaç kişinin, bir adamın başına toplandığını görmüş. "Bu insanlar nereye bakıyor" diye merakla ortadaki adamı babam da izlemeye başlamış. Tezgâhı kuran adam "Bul karayı, al parayı" diyormuş. Kalabalıktan biri, "bu" diyor, bir koyup beş kazanıyormuş. Başka bir adam geliyormuş. O da "bu" diyor, bir verip beş kazanıyormuş. Tabii babamın o adamların hepsinin ekipten (kendi arkadaşları) olduğunu bilmesine imkân yok. O da "madem burada para kazanmak bu kadar kolay o zaman ben de kazanayım" demiş. Başlamış para yatırmaya... Bir, beş, on derken babam cebindeki paranın yarısını kaptırmış. Etraftaki adamlar bir anda uzaklaşmış. Babamla işin başındaki adam, baş başa kalmış. Bu sırada babam bir anda bir tezgâhın (hilenin) ortasına düştüğünü fark etmiş ve başlamış feryat