Babamın iki nasihati...

Benim babam hâli vakti yerinde bir köylüydü... Tarlamız vardı çiftimiz çubuğumuz vardı. Babam ilkokul mezunuydu ama güngörmüş bir insandı... Ben üniversiteyi bitirip babamın karşısına geçtiğimde dedi ki:-Demek öğretmen olacaksın öyle mi-Nasip olursa baba evet...-Sana iki nasihatim olsun öyleyse... Birincisi, gittiğin sınıflarda her girdiğin sınıfta kırk öğrenci olsa kırk çift göz seni görecek. Seni izleyecek. Sana bakacak. O kırk çift göz akşam olduğu zaman eve gidecek anasına babasına seni anlatacak. Sende gördüklerini dile getirecek. O akşam kırk evde sen konuşulacaksın... O bakımdan ne vakit olursa olsun derse giderken mutlaka ve mutlaka takım elbiseli ve kravatlı olarak gitmeyi sakın ihmal etme... Öğrencine düzgün bir öğretmen olarak gözük...İkinci nasihatim de ne olursa olsun başka yerden kıs ama yamalı ayakkabıyla gezme. Ayakkabın hep yeni olsun...Babamın birinci dediğini anlamıştım ama yamalı ayakkabıyla gezme sözünü anlayamamıştım. Tamam o da iyi giyim içerisinde değerlendirilebilirdi ama özellikle ayrı bir istek olarak söylemesini anlayamadım.Ama babamın bu iki sözünü kendime prensip edindim... Emekli olduğum güne kadar, yani 1985 yılından 2021 yılına kadar tayin olduğum yurt içi ve yurt dışı görevlerimde gittiğim her okulda hiçbir zaman hiçbir dersime takım elbisesiz ve kravatsız girmedim... Hiçbir zaman da boyasız ayakkabı giymedim. Hiçbir zaman da ayakkabı eskiyince tamir ettirmedim. Gittim yenisini aldım...Bu süre içinde nice öğrencilerim büyüdü nice mesleklere geldiler. Okuttuğum