Gazetecilik çapı Menzil'i karalamaktan ibaret olanlar!

Sözcü yazarı Saygı Öztürk, Seyyid Abdulbaki El Hüseyni (k.s.) Hazretleri henüz sağ iken röportaj yapmak üzere Menzil köyünü ziyaret etmiş, orada Seyyid Muhammed Saki El Hüseyni (k.s.) Hazretleri ile görüşmüş, onun tarafından misafir edilmiş, ona Nakşibendi Tarikatı ile ilgili sorular sorma imkanı yakalamış, bir mübareğin nazarını ve belki duasını almış ancak birebir yakaladığı bu fırsata ihanet ederek "Menzil'in İki Yüzü" adlı bir kitap çıkarmıştı.

Öztürk, Allah dostlarına kaleme alıp raflara çıkarttığı kitabıyla ihanet etti.

Menzil köyünde gördüklerini, dinlediklerini çarpıtarak tarikatlara bakış açısı kendisi gibi olanların inançsızlığını da bu kitapla daha da kuvvetlendirdi.

Saygı Öztürk kaleme aldığı kitabın karşılığında (Türkiye gibi bir ülkede tarikatlar en baş gündem maddesiyken), maddi kazanç da elde etti.

Milyonlarca müridanı olan Şah-ı Nakşibend (k.s.) Hazretleri tarafından "kıyamete kadar var olacağı" bildirilen Nakşibendi Tarikatı'nı bitireceklerini sanan zavallılar, "Tarikatlar kapatılsın" diye feryad ede ede dünyalarını ziyan etmeyi sürdürüyorlar.

Şimdi Saygı Öztürk gibi, İsmail Saymaz gibi, Timur Soykan gibi kendi meslek büyüklerinin yolundan giden bir aciz genç daha var. Sözde gazeteci kimliğiyle mesaisinin neredeyse tamamını "Menzil'i hedef almaya" harcıyor. Belli ki müridanın kendi arasında gruplar kurduğu iletişim platformlarında destek aldığı birileri var. Sofiler arasında paylaşılan hemen her videoyu, fotoğrafı haber yapan bu acziyet timsali kişi bir de kitap yazmış. Zehirledikleri kitlelerinin üzerinden tıpkı az önce adını saydığım büyükleri gibi, nam salmanın, para kazanmanın yollarını keşfetmiş.

Acaba bu da bir gün düşmanlık ederek hedef aldığı Menzil'de büyüklerin nazarını ve duasını alma imkanı bulur mu, bilemiyorum.

Yalnız yazının buradan sonraki bölümünde kendisinin ve kendileri gibi düşünenlerin ıslah olması duasıyla Allah dostlarını üzmenin vehametinden bahsetmek istiyorum.

Hz. Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayetle:

Resûlullah (sav) buyurdular ki:

"Allah Teâla Hazretleri şöyle ferman buyurdu:

'Kim benim veli kuluma düşmanlık ederse ben de ona harp ilan ederim. Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında en çok hoşuma gideni, ona farz kıldığım (aynî veya kifaye) şeyleri eda etmesidir. Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder, sonunda sevgime erer. Onu bir sevdim mi artık ben onun işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı (aklettiği kalbi, konuştuğu dili) olurum. Benden bir şey isteyince onu veririm, benden sığınma talep etti mi onu himayeme alır, korurum. Ben yapacağım bir şeyde, mü'min kulumun ruhunu kabzetmedeki tereddüdüm kadar hiç tereddüte düşmedim: O ölümü sevmez, ben de onun sevmediği şeyi sevmem.' (Buhârî, Rikak 38.)"