Selim Narlı'yı kim görevlendirir

B.

Suriye halkı on dört sene boyunca Beşar Esed ve rejiminin zulmü altında inlerken " Suriye bizim meselemiz değil; defolsun gitsinler" diyenler birdenbire ilginç bir biçimde Türkiye Cumhuriyeti'nin Suriye'ye müdahale etmesini talep eder hale geldi. Selim Narlı isimli bir provokatör çıktı, Samandağı'nda " ben resmi olarak görevlendirildim, Türkiye bu işe müdahale etmeyecekse İsrail ile görüşeceğim" diyecek kadar ileri gitti. Resmi görevlendirme ne demek, kim bunu resmi görevlendirdi elbette anlaşılır gibi değil. Fakat kısa bir aramayla bu Selim narlı isimli ne idi belirsiz şahsın bundan önce yaptığı konuşmaları da tespit edebiliyorsunuz. Amerika'nın, Fransa'nın, İngiltere'nin hatta İsrail'in bile ehlisünnet Müslümanlardan daha iyi olduğunu; ehlisünnet müslümanların kefere-i fecere olduğunu ve bunlara karşı mücadele edilmesini salık veren pek çok konuşması var Selim Narlı'nın. İlginç bir biçimde Cumhuriyet Halk Partisi ve Türkiye İşçi Partisi üzerinden oluşturulmuş bir hat bu Selim Narlı denilen kerameti kendinden menkul, sıfatını kimsenin takmadığı adamla sürekli irtibat halinde olmuş. Zaten malumdur, memlekette bir kimseye kanaat önderi denildiğinde ikinci ve daha anlamlı bir sıfata ihtiyaç duyulmuyor. Ortanın solu ve daha da solu siyaseti, bu kimseyi sürekli muhatap almış ve bir yanda Beşar siyaseti yaparken diğer yanda provokasyonlara imza atmasına omuz vermiş. İşte en son tehdidi ortada: bundan sonra olacaklardan onlar sorumlu değilmiş.

Şimdi dönüp bakıyoruz ve CHPTİP siyasetinin burada oynadığı temel rolün ne olduğunu anlamlandırmaya çalışıyoruz. Karşımıza bir resim çıkıyor: tarih boyunca birbiriyle hiç alakası olmayan Anadolu aleviliği ile Arap Nusayriliği'ni sanki aynı kaynaktan beslenen iki pınarmış gibi sunmak ve fay hatlarını birleştirmek çalışmalarının tam ortasında yer alıyor ortanın solu ve daha solu siyaseti. Oysa biraz olsun bölgeyi bilen ve hadiselerden bir şeyler anlayan herkes bilir ki Arap Nusayriliği, Anadolu Aleviliği ile başka bambaşka iki ayrı inanç sistemidir. Düne kadar tekfir ettikleri Nusayriler, politik bir gereklilik olarak şii hattının içinde bir unsur kabul edince 12 İmam Şiası 20-30 yıldır gulat demez oldular. Bunda elbette İran'ın direniş ekseni stratejisinin de önemli payı vardı. İlginç bir biçimde düne kadar mollalar İran'a diyenler eliyle Anadolu aleviliği de İran'ın direniş ekseninin bir parçası kılınmak isteniyor. Bu hamleler her şeyden evvel üniter devlet fikrimize karşı ve Alevi vatandaşlarımızı İran'ın sınır ötesi etki sahasının bir parçası kılmayı amaçlıyor.