B.
Cuma akşamından beri tek bir soru ile meşgul oldu zihnim: Kendisini hayırla yad etmesek de Hasan Nasrallah'ın ölümünü kutlamak, İsrail'in askeri operasyon başarısını tebrik etmek anlamına gelmiyor mu
Bu ifrat tarafı. Bir de tefrit tarafı var: sırf İsrail tarafından katledildi diye bu elleri kanımızla kirli mollayı mücahit, şehit vs ilan edenlere ne demeli
Neticede aynı noktaya gelip tevakkuf ediyoruz. İfratla tefrit arasında bir tercih yapmak zorunda hissediyoruz kendimizi. En olmadı ikisi arasında yalpalayıp duruyoruz.
Evet, Hasan Nasrallah'ın ölümü, yaşamından hayırlıdır. En azından binlerce mazlumun sırtından bir kırbaç eksildi deriz. Fakat, İsrail'in Lübnan'da ilerlemesi ve askeri başarılar elde etmesi kötüdür. Nasrallah şeririni ortadan kaldıran maalesef İsrail'in askeri başarısı oldu. Bu noktada iz'an, fiili failden bağımsız değerlendirmemeyi gerektirir.
Güzel bir beyit hatırlıyorum, kimindir bilmem. "Bir kelbi bir kelbe musallat eder Allah La havle vela kuvvete illa billah" der. İki şerirden birisi ortadan kalktığında, diğeri daha büyük bela olarak karşınıza çıkacaksa buna sevinilmez. Sovyetler'in yıkılması gibi bir tecrübemiz var. Ne kadar da mutlu ne kadar da şendi dünya. Bizim abiler de keyiften dört köşeydi. Komünizm kaybetmiş, moskof mel'unu rezil kepaze olmuştu. Başkan Bush'un "Tanrı'nın yardımıyla Soğuk Savaş'ı kazandık" cümlesini işitenler "Ğulibetirrûm" ayetini dinler gibi mest olmuş, "Bak adam Sovyet dinsizine karşı Tanrı diyor" demişlerdi. Çok geçmedi, üç vakit sonra aynı Bush haçlı seferi ilan ederek Körfez'e girdi. Soğuk Savaş bitti biteli Huntington tezleri konuşuyoruz; Batı, İslam'la ve Müslümanlarla uğraşıyor. Sam amca başındaki beladan kurtulur kurtulmaz boğazımıza çöktü. Ortadoğu'yu tanzim projeleri, İsrail'i büyütme planları birbirini takip etti.