Şişirilen ve patlatılan balonlar (1)

Rusya ise Korkunç İvan ile kendisini kuşatan Türk Altın Orda devletini dize getirdi. "Sıcak sular" dediği Karadeniz'de Osmanlı hâkimiyetini geriletmek için önünde tek bir mâni kalmıştı. Bu da Kırım'dı. Osmanlı'nın müttefiki olan Türk Giray Hanlığı'nı dize getirdi ve emeline nâil oldu. Bir sonraki aşama ise "daha sıcak sularla", yâni Akdeniz ile buluşmaktı. Soğuk Savaş devrinde BAAS rejimleriyle yakınlaşması bu sebeptendi. Soğuk Savaş sona erdikten sonra Rusya ağır kayıplar yaşadı. Ukrayna'nın kurulması ve Kırım'dan olması bunun en çarpıcı boyutlarından birisini oluşturuyordu. Karadeniz'de Rusya'nın geriletilmesi ise Türk jeopolitikası açısından, en azından teknik olarak mühim bir kazançtı.

Petro'dan başlayarak Rusya'nın, daha geniş bir halkada, BK'nın (Birleşik Krallık) Asya'daki hâkimiyetini geriletmek ve coğrafî avantajlarını kullanarak bir Asya hâkimi olmak niyeti vardı. (İran burada çok kritik bir rol oynuyordu. II. Umûmi Harp sürecinde bir ara İran'ın bu iki rakip kuvvet tarafından işgâl edilmesi tam da bu rekâbetin en uç evresini simgeler. Rusya, asla İran'ı bırakmak istemeyecektir. Sûriye'de bu iki gücün yan yana gelmesi tesâdüf değildir). BK'ın başının bir başka belâsı daha vardı: Almanya... İngilizler için en büyük tehlike Rusya ve Almanya'nın güçlerini birleştirmesiydi. Buna mâni olmak için çok incelikli, âdeta gergef gibi işlediği siyâsetlerle cevâp veriyordu. Bir taraftan Fransa-Almanya husûmetini körüklüyor; diğer taraftan da yükselen yeni güç olan Almanya ile Rusya'yı birbirine düşürerek aralarında güç birliği gelişmesine mâni oluyordu. Bizim için en mühimi ise, BK'ın en az iki asır boyunca Osmanlı'yı ne öldüren ne de olduran bir hâmi siyâsetini tâkip etmesiydi. Bu, en azından Tory'lerin hâkim görüşüydü. Gladstone'un taçladığı Whig zaferine kadar devâm etti. Artık gündemde petrol meselesi vardı ve BK, Osmanlı'nın defterini dürmeye karar vermişti. Yakın tehlike ise Almanya idi. I. Harb-i Umûmîde evvelâ Rusya'yı yanına çekti. Daha sonra Bolşevik Devrimini kullanarak onu paylaşım dışına attı. Fransa'yı da yarı yolda bırakarak Ortadoğu'nun zenginliklerine çöktü.Modern Türkiye Cumhûriyeti işte tam da bu iklimde doğdu. Türk jeopolitikası açısından İran bir tehlike olmaktan çıkartıldı. (1935 Sâdâbat Paktı tam da budur). Bolşevik Rusya ile bir denge, hatta yakınlık sağlandı. Ama Türk devlet aklı bunların geçici olduğunu biliyordu. (Türk modernleşmesinin radikal Batıcı bir çizgiye evrilmesinin en mühim sebeplerinden birisinin yakın tehlike olarak gördüğü Rus ve Fars eksenleri karşısında konumu sağlamlaştırmak kaygısı olduğunu düşünüyorum). Nitekim 1945'de Rusya yeniden dişlerini gösterdi. Türkiye bu defâ NATO üzerinden Angloamerikan bloka daha sıkı kenetlendi.İkinci Umûmî Harp sonrasında Rusya kendisi açısından çok akılcı iki atak yaptı. İlk olarak Angloamerikan blok ile yavaş yavaş şekillenen AB arasındaki çelişkiyi değerlendirdi. Bu çelişki BK ile Almanya arasındaki târihsel tekâbetin güncellenmiş hâliydi. Rusya- Almanya yakınlaşması bilhassa enerji alışverişi üzerinden bütün hızıyla devâm etti. Kissinger plânı üzerinden Çin'i kaybetti; ama bundan daha mühim olarak Hindistan ile derin bağlar