1492 rûhu geri dönüyor

Pişmanlık son derece insânî bir duygudur. Psişik sapmaları, yâni vicdânî muhasebeleri dumura uğramış olanlar hâriç her insan bu duyguyu şu veyâ bu ölçüde yaşar. Dinler bu duyguyu tertip eden bir dizi pratik geliştirmişlerdir. Meselâ bizim dinimiz olan İslâmiyet, Allah'ın dâveti üzerine bir tövbe mekanizması meydana getirmiştir. Tövbe Allah ile kul arasındadır. Yâni son derecede bireyseldir. İçeriden yapılır. Günah, haram, mekruh olan eylemlerinden pişmân olan kul sessizce Allah'a döner, pişmanlığını dile getirir ve yaptığı yanlış olan her neyse ondan vazgeçtiğine dâir bir söz verir. Bu sürecin bir aracısı yoktur. Buna mukâbil ,bilhassa Katolik ve Ortodoks Hristiyanlıkta itiraf bir din adamı nezâretinde yapılır. Bu iki mezhepte de günah çıkarma 7 temel sakramentten birisidir. Hâsılı, İslâmiyette bireysel tutulan pişmanlık ve onu tâkip eden tövbe mekanizması Hristiyanlığın pratikleri içinde aracılaştırılan bir ortopraksis temele oturtulur.

Protestanlık ise günah çıkarma ve tövbekârlık pratiğini yeniden bireyselleştirir. Yâni aracıları ortadan kaldırır. Bunun ferahlatıcı bir gelişme olduğuna inanılır Hâlbuki daha dikkatli bakıldığında durumun hiç de öyle olmadığı, bizzat sorunlu olan bir pratiğin daha da sıkıntılı bir hâle getirildiği anlaşılır. Bunun arkasında "İlk Günah"(Original Sin) denilen bir inanış rol oynamaktadır. Hz.Âdem'in Cennet'ten kovulması olarak yorumlanan o ilk günah o kadar ağır bir günahtır ki, sâdece fâillerini değil, bu dünyâya gelen her bir Hristiyanı bağlar. Ezcümle, bu dünyâya gelen her insan yavrusu daha baştan o günahın vebâli altındadır.(Hristiyanlık Hz. İsâ'nın çarmıha gerilmesini , Çarmıhı sırtında taşımasını insanlığın bu büyük günâhının kefâretini ödemek için yapmış olduğuna inanır).

Kilisenin, kurumsallaşmasını temelde bu doktrinin sağlamış olduğu avantajlar üzerinde sağlamış olduğunu söyleyebiliriz. Protestanlık İlk Günah düşüncesinden vazgeçmez. Tam aksine onun vebâlini daha da ağırlaştırır ve günlük hâyâtın her sâhasına yayar. Bireyselleştirdiği dindâr her an, sâdece kendi bireysel günahları için değil, parçası olduğu İlk Günah için de nedâmet getirme durumunda olmalı, hâyâtına bir çile olarak bakmalıdır. Protestanlığın ana çizgisini oluşturan Kalvinizmin pek çok türevinde bu son derece belirgindir. Buradan da anlaşılmaktadır ki, Katolikliğe göre Protestanlıkta durum daha da ağırlaşmıştır. İnsan vicdânına indirilmiş bir Tanrı kuluna içeride biteviye bir mahkeme kurmasını ve İsânın acısını temrin etmesini emretmektedir. Pratikte insan dünyânın her nev'i zevkinden, neş'esinden uzaklaşmalı, kendisine işkence edercesine çalışmalıdır. Târihçi Weber, bu bakışın kapitalist sermâye birikimini kolaylaştırdığını yazmıştır. Çileci bir şekilde çalışan Hristiyanın kazandıklarını kendisi için asla kulllanmadığını ve âdeta ondan kurtulmak adına yeniden yatırıma dönüştürdüğünü ifâde eder.

Binlerce sene, ister geleneksel ister modern Hristiyanlığın pratikleri sayısız nesli suçluluk duygusu içinde yaşatmıştır. Bunun teolojik boyutu bir tarafa , çok kalıcı bir psikolojik boyutu mevcuttur. Bu duygunun sanattan ideolojilere çok yaygın bir tesiri olmuştur. Nesillerin dünyevîleşmesi, hattâ dinden tamâmen kopması bile bu durumu değiştirmiş görünmüyor. Suçluluk psikozu Batı insanının iliklerine işlemiş bir duygudur. II.Umûmî Harp esnâsında nazizmin yaptığı Yahudî katliamı, harp bittikten sonra bu duyguyla işlenmiştir. Elbette başta birinci ve doğrudan fâil olan Almanlar bu ekber günâhın muhatabıdırlar. Artık "İlk Günah"ın modern ve dünyevî bir karşılığı vardır: Holokost veyâ Soykırım. Bunu bilfiil işleyenler değildir suçlanan. Holokost yaşanırken hayatta bile olmayan ,meselâ baby boomer neslinden başlayarak doğacak olan tekmil Almanlar da suçludur. Her nesil, sıra kendisine geldiğinde günah çıkarma odasına girecek, hayâtı boyunca oradan çıkmayacak ve çileci âyinlere katılacaktır. Bu günâhın ağırlığını dağıtacak ona şirk koşacak hiçbir şey olamaz. O emsalsiz ve tektir. Buna ilâveten sâdece Almanlar değil, târihlerinde antisemizm tecrübesi olan diğer Batı ulusları da bu dâireye girecektir. Hâsılı bu günah, vebâli asla yok olmayacak sonsuz ve ekümenik bir günahtır.