Senin annen gerçekten bir melekti yavrum!

Seçimler yaklaşıyor ya Şimdi yalanın her çeşidi havada uçuşacak Bizde 'jelibon' kıvamında yalan uydurma ve uydurulana inanma potansiyeli bulunduğunu biliyoruz Bu marazın, bir kişi, topluluk veya kurumla sınırlı olmadığı, toplumsal zafiyeti gösterdiği için sıkıntı maalesef büyük 'Yalan'a karşı 'şerbetli' değiliz "Senin annen bir melekti yavrum"a kadar varacak yeni yalanlara karşı antrenman olması dileğiyle, bir hatırlatma yapalım: Savaş tarihi aynı zamanda yalan tarihidir... Irak'a ikinci müdahalenin gerekçesi Saddam'ın elinde olduğu iddia edilen 'kitle imha silahları'ydı... 'Şefkatli beyaz adam' binlerce mil öteden gelip mazlumları bu tehditten kurtaracaktı!.. Kitle imha silahları bulunamadı ama büyük bir insan kitlesi bu müdahaleden sonra toprak oldu!.. 2005'te Olimpiyat Stadı'nda bir derbi... Uzaktan atılan sert şutla dışarı gitmekte olan top, şimdi kaçak pozisyondaki futbolcunun kaçıramadığı kafasına çarpar ve ağlara gider... Maçtan sonra topçu istifini bozmaz: "İlginç bir gol oldu ama ben bilerek vurdum!.." Yalan, tarihin, siyasetin ve hayatın bir parçası... "Hezarfen gerçekten uçtu mu, tarihte Truva diye bir savaş yapıldı mı, o tahta at gerçekten var mıydı, Kleopatra aslında Mısırlı mıydı, Almanlar yenildiği için mi biz de yenik sayıldık" klasiklerini geçiyoruz... Yalan, 'günümüzün resmî ideolojisi'yken, yazı yazmak için o kadar gerilere gitmeye gerek yok... Aslında büyük bir madenle, eşi bulunmaz bir cevherle karşı karşıyayız... "Ekmek çarpsın, sarıda geçtim memur bey" diyen kardeşimizin yalanı bunların yanında ne kadar ciddi kalıyor değil mi Ya da "Önemli olan kazanmak değil, sizinle birlikte olmak ve yarışmaktı" diyerek bozukluğunu hissettirmemeye çalışan yarışmacının giderayak mırıldanmaları... Yaşadıklarımız, yalandan kimsenin ölmediğine dair avamî tezin 'deneysel' ve dolayısıyla 'bilimsel' ispatı galiba... Onlarca yıldır "Haliç'in dibinde altın var, çamuru da çok kıymetli, Japonlar istiyor" diyenler nasıl çarpılmıyorlarsa, "Görüşen şerefsizdir" diyenler de bir türlü çarpılmıyorlar!.. Garip bir denklem: Pinokyo'nun yalan söyledikçe burnu uzarken, bizimkilerin yalan söyledikçe sandıkta oyu, siyasette boyu uzuyordu!.. Halbuki "Evi boşaltın, Almanya'dan oğlum gelecek" yalanına sığınan ev sahibi, "Gol atmayı sevmiyorum, asist yapmak daha çok hoşuma gidiyor" diyen bitirim topçu, "Biraz sıktı ama kullandıkça açılır" tekniğini terk etmeyen cingöz kunduracı, garanti soran müşteriye "Garantisi biziz abi" diyen mezatçı çok daha asil yalan söylüyor... Yalan