Yangından en son kurtardığımız!

Şimdilerde 'Türk' ve 'Türkçülük' diyemedikleri için 'ırkçılık' kavramı üzerinden içindekini kusan bir koalisyona şahit oluyoruz Argümanları hemen hemen aynı Kimi sol liberal, kimi pop-İslâmcı, kimi muhafazakâr liberal, kimi etnik-faşist ağızların sığınmacılar konusundaki kirli ittifakı başka bir gerçeğin altını çizmiyor 'Vatan', 'toprak', 'millet' ve 'devlet' kavramlarından nasipsiz 'benzemez' yapılar, mesele 'Türklük' olunca nasıl da örtülü müttefik kesilebiliyor!.. O yapılar, etnik yangınlar dünyayı sarmışken 'yangından en son kurtardığımız'a, milliyetimize vurabiliyor!.. Malum davranış kodunun ne olduğunu tam anlaşılması için hatırlatalım o zaman: O kafa Türklük deyince hep aynı refleksi gösteriyor... Türkler, Türkçülük yapmasaydı, Osmanlı parçalanmazdı meselâ!.. Partizan tarih profesörü değil miydi "400 yıl problemsiz yaşayan Sırplar, Türkçülerin Türkçülük yapmaları yüzünden isyan ettiler" diyen Arap isyanlarını ve arkadan vuruşlarını izah için "Onlar Osmanlı'ya değil, baskıcı İttihatçılar'a isyan ettiler" diye yumuşatmak benzer kafanın işiydi... Yine bunlara göre, Osmanlı idaresindeki bütün etnik unsurlar uslu uslu dururken, İttihatçılar, Türkçülüğe başvurunca mecbur kalıp milliyetçi oldular ve ayrıldılar!.. Oysa Türkçülük, bir tercihten ziyade, mecburiyet olarak ortaya çıkmıştı... Tarihî sıralamaya baktığınızda bile Türk milliyetçiliğinin, imparatorluk bünyesindeki diğer milliyetçiliklerden daha sonra sahne aldığı orta zekâlı herkesçe anlaşılacaktır... İşin özeti şuydu: Türkçülük, emperyal oyunlar ve etnik ihanetlerle boğulmaya çalışılan bir milletin kendi kendine tutunma iradesiydi... Ayakta kalabilmek için başka çaresi kalmamıştı çünkü... Aslında sonuna kadara olgunluk gösterdi Türkler... 'Yangında ilk kurtarılacak' olanı, yani milliyetlerini 'yangında son kurtarılacak' gördüler ve en sonunda gereğini yaptılar... Andımız konusunda, PKK'nın siyasî çizgisini veya radikal solu geçelim, irili ufaklı muhafazakâr, pop-İslâmcı partilerin zımnî ittifakı ürkütücüydü... Güya birbirlerinden ayrılar ama bu konuda, 'faşizan', 'tek tipçi', 'militarist' bulmada pek mahirler!.. Bu davranış biçimini çözümleyebilmek için şunları bir hatırlatalım: Muhtemelen Türklük bunlara 'cahiliyye takıntısı' gibi geliyor... Belki de o yüzden fırsat bulununca hınçla saldırıldı 'Ne mutlu Türk'üm diyen' tabelalara... Çünkü büyükleri "Sen ne mutlu Türk'üm dersen" diye başlayan cümleler kurmuştu onlara... "Hepimiz Türk olmaktan kurtulduk" diye sevinç çığlığı attıran da bu psikolojiydi herhalde... Hep itiraz ettikleri 'Andımız'ın en çok neresi rahatsız etmiş olabilirdi bunları İlk kelimesi değil mi Nasıl da vuruyordu profesör "Türk diye bir ırk yoktur" diyerek... Pop-İslâmcılığın o kadar dibini bulmuşlardı ki, o baş döndürücü küstahlıkla Türkiye Cumhuriyeti'yle Irkiye Cumhuriyeti veya Şirkiye Cumhuriyeti şeklinde dalga geçselerdi, bu toprakları Türklükle bastırılan 'etnik hapishane' olarak niteleselerdi şaşırmayacaktık!.. Cumhuriyet'e olan mesafeleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin